Doç. Dr. İçemer, büyük tonajlı yük gemilerinden günübirlik gezi tekneleri ve motor yatlara kadar her türlü motorlu deniz aracının çalışması sırasında "sintine atığı" adı verilen bir atık ürettiğini belirtti. Bu atıkların denize boşaltılmasının ciddi kirliliğe neden olduğunu vurguladı.

Pandemi döneminde ve sonrasında Phaselis gibi bölgelerde yapılan ölçümlerde, deniz suyundaki kirlilik oranının yasal sınır olan 0,5 miligram/litre'nin tam 3 katı olan 1,5 miligram/litreyi aştığının tespit edildiğini kaydeden İçemer, bu durumun deniz suyunda ciddi bir yağlanmaya işaret ettiğini söyledi.

Bu seviyedeki kirliliğin sağlık açısından önemli riskler taşıdığını ifade eden Doç. Dr. İçemer, "Bunun ciddi zararları var. Bir sağlık riski oluşuyor. Kanser olma riski oluşuyor" dedi. Özellikle denize girenler ve gemilerde çalışanlar için kirleticilere cilt yoluyla temas ve yutma yoluyla maruz kalındığını belirten İçemer, yaptıkları uluslararası sınır değer hesaplamalarında bu tür konsantrasyonlarda sağlık riski olduğunu ortaya koyduklarını aktardı.

Doç. Dr. Gönül Tuğrul İçemer, sintine suyu atıklarının mutlaka kontrol altına alınması gerektiğinin altını çizdi. Bakanlığın topladığı sintine suyu miktarlarını paylaşmasının önemine değinen İçemer, büyük tonajlı gemilerin deniz trafik kontrolü gibi uluslararası sistemlerle izlenerek sintine oluşumunun takip edilebildiğini söyledi.

Ancak günübirlik ve küçük teknelerde böyle bir kontrol mekanizmasının eksik olduğunu dile getiren İçemer, bu teknelerin de etkin bir şekilde denetlenmesi gerektiğini vurguladı. Uzaktan izleme sistemlerinin kurulması, gemilerin sintine boşaltmalarının kayıt altına alınması ve verilen miktarların kontrol edilmesi gibi yöntemlerin bu alandaki kirliliğin önlenmesi için hayati önem taşıdığını sözlerine ekledi.   -Haber Merkezi

Kaynak: Haber Merkezi