Usta sanatçı Edip Akbayram, 75 yaşında hayata veda etmeden önce Antalya'da verdiği son röportajda, sanat anlayışını ve toplumla kurduğu bağı şu sözlerle ifade etti: "Ben sadece bir sanatçı değilim, toplumun melodik sesi olarak kendimi görüyorum. Sanatımı toplum için icra ediyor, içinde yaşadığım toplumun bireylerinin sorunlarını seslendiriyorum."
HAYATININ DÖNÜM NOKTALARINDAKİ ANILARINI PAYLAŞTI
Geçtiğimiz aylarda yakalandığı zatürre hastalığı nedeniyle hastaneye kaldırılan ve 2 Mart akşamı hayatını kaybeden Edip Akbayram, son röportajını geçen yıl 19 Aralık'ta Antalya'da belgesel film yönetmeni Serkan Koç'a verdi. Hayatının dönüm noktalarını ve anılarını paylaşan Akbayram, "Sıradan bir insan gibi yaşamaya özen gösteriyorum. Ben sanatçılığın ötesinde, toplumun melodik sesi olarak kendimi tanımlıyorum. Sanat, toplum için yapılmalı ve toplumun sorunlarına tercüman olmalıdır. Dünyanın en yetenekli şarkıcısı olsanız bile, eğer şarkılarınız bir odanın duvarları arasında yankılanıyorsa ve dışarıya ulaşmıyorsa, buna sanat denilemez. Sanat, paylaşmaktır, dürüstlüktür, güzelliktir ve umuttur. Ben yıllardır bu değerleri yaşatmaya çalışıyorum" dedi.
ŞARKILAR EZİLENLERİN YANINDA
Şarkılarının her zaman ezilenlerin yanında olduğunu ve onlara umut verdiğini vurgulayan Akbayram, "Emek, en yüce değerdir. Emekçi, eli öpülesi insandır. Sanatçı, günlük yaşamdan ilham alır. Bazen bir aşkı, bazen bir öfkeyi, bazen de bir nefreti şarkılarıyla ifade eder. Toplumla iç içe yaşıyoruz. Yıllardır şarkılarımla işçilerin, emeklilerin, üniversite öğrencilerinin ve atanamayan öğretmenlerin sesi olmaya çalıştım ve çalışmaya devam edeceğim" şeklinde konuştu.
Geçen yıl sekiz farklı ülkede konser verdiğini belirten Akbayram, "Gittiğim şehirlerde dünyanın kirlendiğine şahit oldum. Bu kirlilikten güzel ülkem de nasibini alıyor. Biz, düşene el uzatan bir toplumduk. Şimdi ise düşene tekme atan bir topluma dönüşüyoruz. Bu durum, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaşanan bir yozlaşmanın yansımasıdır" ifadelerini kullandı.
İnsanın ruhsal sağlığı için doğanın önemine dikkat çeken Akbayram, "Paris'teki bir otelin penceresinden baktığımda gri ve puslu bir hava gördüm. Metronun önündeki insanların yüzlerinde bir bezginlik vardı. Londra'da da benzer bir atmosferle karşılaştım. Londra'da güneşli bir havaya pek rastlamadım. Belçika ve Hollanda da aynı şekilde. Sonunda, 'Ülkemin güneşine kurban olurum' dedim. Bu duygular, bana bu sözleri söyletti. Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz, ancak bu ülkeye ihanet ediyoruz" şeklinde konuştu. -Haber Merkezi