(Özlem KAYGUSUZ) Alanya Posta Tv’de her Perşembe saat 20.00’de Hasan Basri Savaş’ın hazırlayıp sunduğu ‘’Nefes’’ programına bu hafta Prof. Dr. Hatice Lakadamyalı konuk oldu.
‘TIPIN GÖREN GÖZÜ’
Radyolojinin tıptaki yeri hakkında konuşan Lakadamyalı,” Radyoloji tıpın gören gözü olarak geçiyor. Biz görüntüleme yöntemleri ile tanı koyuyoruz. Özellikle röntgen, ultrason, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerini kullanarak hastalıkların tanısını, özellikle kanser hastalarında takibini ve evrelendirmeyi, acil hastalarda da tanı koyarak tedaviye yönlendirmeyi sağlıyor” dedi.
CERRAHİSİZ İŞLEM
Radyolojinin alt bölümü olan girişimsel radyolojinin hastalar için önemine değinen Lakadamyalı, “ Radyoloji tanısal ve girişimsel diye ikiye ayrılıyor. Girşimsel radyoloji de kendi arasında nonvasküler ve vasküler olarak ikiye ayrılıyor. Nonvasküler dediğimiz damar dışı, vasküler dediğimiz de damarlarla ilgili olan girişimsel radyoloji. Hastalara biyopsiler yapabiliyoruz, damarlarla ilgili olarak daralan damarlara stent dediğimiz küçük hortumlar takabiliyoruz, beyindeki anevrizmalara küçük metalcikler yerleştirebiliyoruz. Böylelikle büyük cerrahilere gitmede, lokal anestezi altında işlem yapıyoruz. Girişimsel radyolojinin en önemli özelliği tanısı konmuş hastalarda tedaviyi de bir nevi radyologların yapması” diyerek hastanın iyileşme süresi, yoğun bakımda kalma süresinin azalması gibi önemli özellikleri olduğunu kaydetti.
ÖLÜM SIRASINDA İKİNCİ SIRADA
Radyolojinin birçok hastalığın tanı ve tedavisinde önemli bir yeri olduğu gibi meme kanserinde de tarama ve tanı amaçlı yeri bulunuyor. Lakamyalı, “ Her sekiz kadından birinde meme kanseri çıkıyor. Meme kanseri tanısı alan 30 kadından biri de maalesef hayatını kaybediyor. Meme kanseri akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alıyor. Bizim amacımız bütün kanserlerde olduğu gibi erken tanı koyabilmek. Meme kanserinin erken tanısını koyabilmek için elimizdeki altın standart ise mamagrofi. Mamografi hem tanısının erken yapılmasını sağlıyor, hem sağ kalımı arttırıyor hem de hastalığın ileri evreye geçmeden önce daha çabuk tedavi olmasını sağlıyor. Böylelikle hastaların yaşam sürelerini arttırmış oluyoruz” açıklamasında bulundu.
ERKEKLER DE MEME KANSERİ OLABİLİR
Sadece kadınların meme kanserine yakalanmadığına değinen Lakadamyalı, “ Sadece kadınlar değil, erkeklerde de meme kanserine yakalanma durumu var. Kadınlarda 100 kat daha fazla görünüyor ama erkeklerde meme kanseri özellikle 60-70 yaşında pik zamanı oluyor. Erkeklerde meme kanseri günümüzde sık gördüğümüz hastalıklardan birisi” dedi.
KETEM ÜCRETSİZ TARIYOR
Erken tanıda farkındalığın en önemli unsurlardan olduğun u aktaran Lakadamyalı, “ 40 yaşından sonra ister şikâyeti olsun, ister olmasın her sağlıklı kadının mamografi çektirmesi lazım. Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) Türkiye’nin birçok ilinde var. Ama ilçe olarak tek Alanya’da var. KETEM hem meme kanserinin tanısının konulmasında hem de hem rahim ağzı kanseri ve Kolorektal kanserlere yakalanması için ücretsiz yapıyorlar” dedi.
GEREKLİ OLMADIĞINDA 40 YAŞINDAN ÖNCE YAPILMIYOR
Annesinde ya da birinci derece akrabasında meme kanseri olanların meme kanserine yakalanma oranının daha yüksek olduğunu dile getiren Lakadamyalı, “ Yüksek riskli hastalara 40 yaşında önce 25-30’lu yaşlarda mamografi başlanıyor. Özellikle ele gelen bir kitle varsa ilk tanımıza ultrasonla başlıyoruz.40 yaşından önce mamografi çekilmemesinin en büyük nedeni gençlerde meme dokusu yoğun. Yoğun olduğu için görüntü gücü %30’lara iniyor. Yağlı memelerde %100 tanı koyulurken, yoğun yani dens memelerde mamografinin duyarlılığı azalıyor. O nedenle 40 yaş öncesinde gerekli olmadığı sürece tarama amaçlı mamografi çekmiyoruz. 40 yaş üzerinde her sağlıklı kadın 2 yılda bir mamografi yaptırmalı” dedi.
‘MEME KANSERİ AĞRI YAPMIYOR’
Meme kanseri tanısı için bazı belirtiler olduğunu söyleyen Lakadamyalı, “ Meme başında akıntı, ele gelen kitle, kızarıklık, memede portakal görünümü gibi belirtiler olabilir. Meme kanseri ilk etapta ağrı yapmaz. Meme kanseri ağrı yapıyorsa ciddi boyutlara ulaşmış demektir. En çok meme başında kanlı akıntı olduğunda bunun bizi alarma geçirmesi lazım. 20 yaşından sonra her kadın kendi kendini kontrol etmeli. Hatta 20 yaşından sonra senede bir kere genel cerrahların muayene etmesi lazım. Ele kitle geldikten sonra biraz daha gecikmiş olunuyor. 40 yaşından sonra da daha öncesinde belirttiğim gibi mamografi ile devam etmek lazım” ifadelerini kullandı.
‘YILANIN BAŞINI KÜÇÜKKEN EZELİM’
Meme kanserinin yayıldığı yerleri aktaran Lakadamyalı, “Meme kanseri kemik, akciğer, karaciğer gibi yerlere yayılabiliyor. Uzak organlara kadar yayıldığı zaman yaşam beklentisi ve hastanın konforu azalıyor. Bizim amacımız bu nedenle erken tanısını koymak ve tedaviye geç kalmadan başlamak. Yılanın başını küçükken ezelim ki bize daha fazla sorun çıkarmasın. Eğer erken tanısını alırsa hasta küçük operasyonlarla tedavi oluyor yoksa ileri evre olursa ameliyat şansını bile yitirebiliyor.” diye konuştu.
MEME KANSERİ RİSKİNİ NASIL AZALTIRIZ?
Kadınların meme kanserine yakalanma riskini azaltmak için yapılabilecekleri açıklayan Lakadamyalı, “Kilo almaktan kaçınmalıyız. Obezite meme kanseri için bir risk. Fiziksel aktivitede bulunmalıyız. Günlük yarım saat yürüyüş bunun için yeterli. Dengeli beslenmeliyiz. Sigara ve alkolden uzak durmalıyız.20 ve 30 yaş arası en güzel doğurganlık çağıdır. 30 yaşından sonraya doğumu bırakmamak gerekiyor. Erken doğum yapmak meme kanserinden korurken geç doğum yapmak meme kanseri riskini arttırıyor. Annelerin bebeklerini en az 2 yıl emzirmeleri lazım. Emzirmek hem bebeğin sağlığı açısından çok önemli hem de meme kanserinden koruduğu için çok önemli” dedi.
DOĞUM KONTROL HAPLARI MEME KANSERİ RİSKİNİ ARTTIRIYOR
Genetik miras gibi elimizde olmayan nedenlerden dolayı da meme kanserine yakalanabileceğimizi söyleyen Lakadamyalı, “ Eğer annede, kız kardeşte, çocukta meme kanseri olduysa bizde görülme riski çok daha fazla oluyor. BRCA genleri ( kontrolsüz hücre çoğalmasını baskılayan (tümör baskılayıcı) genler) var. Onlarda pozitiflik varsa yine yüksek riskli gruba giriyor. Bir başka hastalık nedeni ile göğsüne ışın tedavisi aldıysa o da riski arttırıyor. Erken adet görmek, geç adetten kesilmek ya da menopoz sonrası ilaç tedavisi almak, doğum kontrol haplarını kullanmak meme kanseri riskini arttırıyor” dedi.
‘RADYASYON 3 SİGARA KADAR ZARAR VERİYOR’
Radyasyona maruz kalınma konusunda hastaların endişe duyduğunu söyleyen Lakadamyalı, “ X ışını mamografide kullandığımız çok düşük bir radyasyon. Hastalarımız bu konuda gerçekten endişe duyuyor. Ancak günlük 3 sigaranın vücuda verebileceği zarar kadar. Ben hastalarıma eğer sigara kullanıyorlarsa mamografiden sonra o gün sigara içmemelerini söylüyorum. Ya da mamografiden alacağınız zarara kışın 10 gün İstanbul’da yaşamak gibi. Yapılan çalışmalar mamografi çekildiği için kansere yakalanan kadın olmadığını gösterdi. Onu zaten biz her dk yapamayız. Yılda bir yada iki kez yapabiliyoruz. Yani aylık mamografi çektirme söz konusu değil. Zaten tümörün oluşup ortaya çıkabilmesi için geçen zaman bir yıl” diye konuştu.