Obezite diye bahsettiğimiz tanımlama çok kısaca vücuttaki yağ dokunun gereğinden çok fazla olmasıdır. Dolayısı ile obez bireylerde kilo fazlalığı ortaya çıkar. Bunlar klasik bilgilerdir. Ama obezite hakkında güncel ve klasik olmayan, sıra dışı önemli bilgiler de var. Obezitenin dokulara etkisi konusunda, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Dr. İsmail SARIKAN hocam ile yaptığımız araştırma yurtdışında baskı aşamasında. Güncel araştırmamız vesilesiyle obezite hakkındaki çarpıcı bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Bugün sizlere bir buzdağı gibi olan obezitenin, suyun altında gizli kalan ve çok daha büyük olan kısmını anlatacağım.
Obezite fazla kilodan ibaret değildir. Yağ dokusu da basit bir enerji deposu değildir. Obez bireyler kilo fazlalığının yanı sıra çok sayıda ciddi hastalığa aday hale gelirler. Bu hastalıklar arasında Diyabet (Şeker), Hipertansiyon (Yüksek tansiyon), Kardiyovasküler hastalıklar (Kalp ve damar sisteminin hastalıkları) ve birçok kanser türü başta olmak üzere en sık ölüm sebepleri yer almaktadır. Bu sebeple obezitenin şakası yoktur. Peki, ülkemizdeki obez oranı ne kadardır? Ülkemizde obezite sıklığı Avrupa ortalamasının üzerindedir. Toplamda fazla kiloluların oranı % 34.6, fazla kilolu ve obezlerin toplam oranı % 64.9. Aşırı obezlerin oranı ise % 2.9 diyebiliriz. Yani toplumda kilo ve yağ fazlalığı sorunu olanların oranı neredeyse üçte iki civarındadır ve sürekli artmaktadır. Bu durum ne anlama geliyor? Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, kilo fazlalığı; Avrupa’daki yetişkinlerde Tip 2 Diyabetin %80’inden, iskemik kalp hastalıklarının %35’inden ve hipertansiyonun %55’inden sorumludur ve her yıl 1 milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Ülkemizdeki her üç yetişkinden ikisi bütün bu riskleri taşımaktadır.
Obezite sıklığı neden sürekli artıyor? Çok kısaca cevaplayalım. Yaşam tarzımız giderek daha hareketsiz oluyor. Porsiyonlarımız daha büyük hale geliyor. Ara atıştırmalıklar giderek artıyor. Fazla yük olan ara öğünlere dönüşüyor. Tükettiğimiz gıdalar giderek daha çok işlenmiş, glisemik indeksi (kan şekerini arttırma hızı) daha yüksek, daha çok yabancı katkı içerikli oluyor. Daha önce bazı gıda katkı maddelerinin obeziteye yol açtığını anlatmıştım. Bu ilişki o kadar güçlü ki deneylerde sadece bu katkı maddelerini fazla miktarda vermek kısa sürede obezite oluşturmaya yetiyor.
Obezite başlı başına ciddi bir hastalıktır. Hiçbir hastalık eşlik etmese bile mutlaka doktor tarafından tedavi edilmelidir. Obez bireylerde dokularda yaygın mikropsuz iltihap tablosu oluşur ve dokuların, organların yapısı aşamalı olarak bozulur. Bu durum hastayı korkunç
bir sona götürebilir. Obez bireylerdeki fazla yağ dokusu yirmi civarında hormon ve benzeri etkiler gösteren salgı yaparlar. Yağ dokusunun fazla olması bu salgıları çok arttırır. Vücutta çok sayıda denge sorunu, bozukluk ve hastalık ortaya çıkar. İnsülin direncinde olduğu gibi giderek kısır döngü oluşur ve tedavi zorlaşır. Çocuk sahibi olamamaktan, pıhtılaşma sorunlarına kadar hepsi fazla kilo ile ilgili olabilir.
Kısaca, beklenen yaşam süresini daha uzun hale getirmek, yaşam kalitesini arttırmak, hastalıklardan korunmak için obeziteden kaçınmak gerekir. Bunun için de doğal, sağlıklı ve dengeli beslenmek, hareketli bir yaşam tarzı benimsemek gerekir. Yazılarımı takip eden bir okurum, yazı ve kitaplarımı uygulayarak 30 kg civarında zayıfladığını bildirdi. Bu çok sevindirici haberi sizlerle paylaşmaktaki gayem bilimin pratik faydalarını bilmenizdir. Tıp ve Sağlık Bilimleri alanında araştırılacak ve öğrenilecek konuların başında obezite gelmektedir. Sağlıkla kalın. Saygılarımla.