(Ekmel YILMAZ
)– Psikolog Necla Öcalan, ALKÜ Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden emekli olduktan sonra Lazer Göz Tıp Merkezi’nde Psikolog olarak görevini icra etmeye devam ediyor. Alanya Posta TV’de yayınlanan Dr. Hasan Basri Savaş ile Nefes programında kaygı bozukluklarının oluşum ve gelişim süreci ele alındı. Klinik Psikolog Necla Öcalan program içerisinde kaygı bozukluklarının nasıl ortaya çıktığını, kaygı bozukluğu yaşayan insanların günlük hayatını, performansını, iş başarısını, okul başarısını ciddi etkileyebilen ve dolayısıyla mutlaka iyi tanınması önlenme imkanı varsa önlenmesi, önüne geçilemiyorsa tedavisine yönelmesi gereken psikoloji ile ilgili önemli bir tıbbi durum olduğunu belirtti. Psikolojik hastalıklarda hastalığı olan kişinin hastalığının farkında olmasının kendisi için çok önemli rol oynadığına da değindi. Öcalan, psikolojik tedavilerin çözüm süreci hakkında da detaylı bilgiler verdi ve kişinin yakın çevresinde bulunan kişilerin kişiye moral ve destek vermesi sonrasında hastalığın normal süreçten çok daha verimli ve hızlı gelişme kaydettiğinede vurgu yaptı.
‘KİŞİDE KAYGI DURUMU SÜREKLİ İSE TIBBİ TEDAVİ GEREKEBİLİR’
Öcalan, Anksiyete Bozukluğu yani Kaygı Bozukluğu rahatsızlığının nasıl olduğunu ve nasıl devam ettiğini anlattı. Kaygı bozukluğunun her insanda yaşanabileceğini aktaran Öcalan, “Anksiyete Bozukluğu yada Kaygı Bozukluğu, psikolojik bir rahatsızlık olarak düşünülebiliyor. Bir endişe hali, panik duygusu, bir korku alanında yaşanılan bir durum. İnsanların çoğunluğu önemli bir olay veya durum öncesi kaygı yaşayabilir. Kaygının bir takım fizyolojik belirtilerini hissedebilir. Kalbi çarpar, nefes almakta zorlanabilir, endişeli düşüncelere kapılabilir, kişi kendisini yetersiz görebilir, böyle bir süreç yaşayabilir. Bunlar aslında çok normal ve doğal tepkiler, herkesin verebileceği tepkiler. Kişi bu olayı yaşadıktan sonra bu kaygısı hafifler ama olay bittikten sonra yaşadığı durum geçtikten sonra kaygı devam ediyorsa, önüne geçemiyorsa, baş edemiyorsa, işte o zaman bir kaygı bozukluğundan söz edebiliriz. Travmatik yaşanan olaylar, genetik olaylar Anksiyete Bozukluğu’nun oluşumuna zemin hazırlıyor diyebiliriz. Bazı tıbbi hastalıklar bu hastalığa yol açabildiği gibi bazı Anksiyete belirtileride tıbbi rahatsızlıkların bir ön işareti olabilir. Anksiyete Bozukluğu kişilerde daha çok çocukluk döneminde ve genç erişkinlik döneminde ortaya çıkabiliyor. İnsanlarda yaş ilerledikçe de yaşadığı kaygı düzeyinde artış seyredebiliyoruz. Bu rahatsızlık iç güdüsel bir dürtü, her insanda var, bu durumun yaş, eğitim, cinsiyet veya maddi durum ile hiçbir ilgisi yok. Her insan yaşamının belirli dönemlerinde kaygı yaşayabilir, bu doğal bir belirtidir. Kişi, ne zaman ki bu durum ile baş edemez hale gelirse işte o zaman kişiye müdahale edilmeli, tedavi ve terapi gerekebilir.” dedi.
‘AİLE ÜYELERİNİN BÖLÜNMESİ ÇOCUKLARDA ANKSİYETE BOZUKLUĞUNU TETİKLİYOR’
Çocuklarda sıklıkla rastlanan bir hastalık olan seçiçi konuşmamazlık (mutizm) hakkında bilgi veren Özalan, “Toplumda en çok yaşanan Anksiyete Bozukluğu, Obsesif Kompulsif Bozukluk dediğimiz yani saplantı ve zorlantı bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal fobi ve belli bir olaya veya duruma bağlı geliştirilen fobi çeşitleri. Uçak fobisi, yükseklik fobisi, kan, böcek, hastalık bulaşma fobisi, bir sağlık sorununa bağlı yaşanan fobiler, özellikle panik atak gibi bu şekilde örneklerle değerlendirebiliriz. Mesela çocuklarda özellikle görülen seçici konuşmamazlık (mutizm) dediğimiz durumlar bu alana örnek gösterilebilir. Çocuk, evdeyken herkes ile çok rahat konuşabiliyor ama okula yada kreşe geldiği zaman konuşmuyor. Birde ayrılık kaygısı, ayrılık anksiyetesi bozukluğu çocuklarda gözlemlediğimiz bir tablo. Ebeveyninden ayrılmak durumunda kalan çocuklarda özellikle görülüyor. Zorunlu olarak aile üyelerinin bölünüp yurt dışında bir yerlere gitmesi veya dağılması neticesinde de çocuklarda kaygıyı tetikleyici olabiliyor.” dedi.
‘HASTALIKTA EN ETKİLİ YÖNTEM KİŞİNİN FARKINDALIĞI VE TIBBİ İLAÇLAR’
Psikolojik tedavilerde en etkili yönetim ilaç tedavisinden geçtiğini aktaran Öcalan, “Öncelikle tedavide tıbbi olarak psikiyatristin alanında uzmanlaşması için, kişinin değerlendirmesi ve ona yönelik ilaç tedavisi uygulaması gerekiyor. Bunun yanı sıra psikoterapi, konuşma terapisi, biliçsel davranışlı terapi, davranış terapisi gibi tedaviler en etkili tedavi yöntemleridir. Teadavide en etkili yöntem kişinin yaşadığı kaygısı fark etmesi ve bununla baş edebilmeyi istemesi gerekiyor. Kişinin yaşadığı, çevresindeki kişilerin yani aile bireyleri, eşi veya arkadaşlarının o kişiye cesaret vermesi ve yüreklendirmesi gerekir.” dedi.