Bizim meşhur bir yerimiz var Alanya kalesinde.İç Kale’de daha doğrusu.O da “ Adam Atacağı” dediğimiz yer.İç Kale’nin kuzey batı köşesindeki mevkiide ,yaklaşık 250 metre yüksekliğinde bir yer.15 metre derinliğinde su sarnıcına sahip.(Scott Redford’a göre burası sultanın bir deniz köşkü.)Adam atılacak,öldürülecek yer anlamında kullanılıyor yerli ağızda.Kalemizin en keskin yeri burası.Bir kaç rivayet var burası için.Romalılar devri diyen de var ,Bizans devri diyen de.Elde kaynak olmayınca bu şekilde anlatmak zorunda kalınılıyor haliyle.Roma için anlatılan şu.Ölüm cezasına çarptırılan suçlular ,kurulan arenada arslanlarla dövüştürülür ve başarırsa ölüm cezası affedilirdi,Eğer başaramazsa adam atacağından denize itilir ve kayalarda parçalanarak infaz edilirdi.Tabi İ.H.Konyalı hocanın ifadesiyle köpek balıklarına yem olurlardı.Diğer rivayete göre ise Bizans dönemiyle alakalı.Ölüm cezasına çarptırılan mahkumlar şimdilerde sarnıç dediğimiz yere hapsedilirmiş. Burası o dönem hapishane olarak kullanılırmış.Üç gün bekletildikten sonra eline üç taş verilirmiş. Eğer taşı denize ulaştırabilirse mahkum affedilirmiş.Taşın denize ulaşma ihtimali yok denecek kadardır zira oradaki hava akımı buna müsaade etmemektedir.Şimdilerde iç kalede küçük taş bırakmama pahasına bu ritüel ziyaretçilerce tekrarlanmaktadır. Buraya kadar her şey tamam.Ama izninizle bir bilgi paylaşmak istiyorum.Alanyamızın kıymet verdiği değerlerimizden Mimar-Mühendis Fahri Yiğit öğrencilik yıllarında ,Adam Atacağı’da gördüğü ve hatta öğretmeninin de bunu görüp kendisine anlattığını söylediği bir olay.Bu kaynağımın ifadesiyle Adam Atacağı’nın zemininde ,hemen sağ tarafa doğru olan kısımda ,dikey gelecek şekilde taşlarla 2x3 metre ebatında bir HAÇ bezemesi olduğunu ama sarnıcın ayak basılan üstünün eğriliği nedeniyle tamamının tuğla taşlarıyla yatay şekilde kapatılmak suretiyle bu haç motifinin üstünün kapatıldığını anlattı.Bugün kazınsa o motif ortaya çıkar demektedir.Hatta şöyle de bir yorum getirdi. Bizans döneminde ölüme mahkum olanlar bence bu haçın üzerinden mancınıkla denize atılıyordu. Belkide son duasını burada yaptırtarak.Eğer bu adam atma olayı Bizans döneminde olmuşsa yorumun sıhhati çok mümkün,lakin eski Roma devri ise makul değil zira pagan dönemi Roma’sında haç bir anlam ifade etmez.Fahri beyin Fransızca öğretmeni Niyazi Aslan ile yaptığım telefon görüşmesinde,Alanya’da öğretmenlik yaptığını ,bu yıllarda turizmin henüz emekleme döneminde olduğunu,gelen tek –tük turiste yabancı dil öğretmenlerini çağırtarak yardımcı olunduğunu,henüz bu çapta Alanya tarih ve kültürünü anlatan eserlerin olmadığını ve kendi çapında araştırmalar yaparak katkı sunmaya çalıştığını belirtti.1969 yılında Alanya’dan ayrıldığını yani 53 sene önce ve her on yılda bir buraya gelerek öğrencileri ile buluştuğunu belirtti. Ayrıldıktan on sene sonraki ilk gelişinde bile yani 79 yılında o istavroz işaretinin orada olduğunu ama sonraki yıllarda onu görmediğini belirtti.Hatta öğrencisi Fahri Yiğit beye de haç sembolünü yerinde görmeyince ne oldu buradaki işarete diye sorduğunu ifade etti. Şimdilerde Milas’ta yaşayan hocamıza teşekkürlerimi sunuyorum. Öyle ya da böyle eğer o haç motifi orada duruyorsa ortaya çıkarılarak bize yakışan yapılmalı.Bir cam mekanla da çevrelenerek korumaya alınmalı.Emin olun saygınlığmız çok daha yüksek olacaktır.Kaldı ki yüceliğine ve tek hakikat olduğuna iman ettiğimiz dinimizin rahmani hakikatlerinin gücü bu olayla asla sarsılmaz.Ben dinimin hakikatinin gücüne ve hoşgörüsüne inanıyorum.Bu ifadelerimi desteklemek için de hem kutsal kitabımız Kur’an’dan –ki Kur’anda bir sureye ad olarak Hz.Meryem’den başka, efendimizin annesi,eşi ve kızı da dahil hiçbir kadının adı verilmemiştir- ve efendimiz döneminden örneklemeler yapacağım.Haç sembolünün bu düşüncelerle silinip,kalenin her tarafında yıkmadan korunagelen kiliseler ve şapellerin de bu işi yapmayacağına inanmak safdillik olsa gerek.Yani haç motifinin varlığı inanç dünyamıza zarar verecekse ,ayakta bırakılan Hristiyan ibadethaneleri de inanç dünyamıza zarar vermez mi? Avam halk kültürümüzde genellikle Haç çıkarmak ve Haçlı seferleri kavramlarının haricinde pek de derinlemesine bir anlam ifade etmez Haç kavramı. Ama Anadolu’ya geldiğimizden beri iç içe yaşadığımız bir dini figür aslında.Elbette Hristiyan dünyası açısından bayraklarına koyacak kadar çok önem arzeden bir konu.Haç kelimesi bize Ermenice’den geçmiş.Avrupa dillerinde haç karşılığı olarak ,Latince’den mülhem “crux”köküne dayanan pek çok varyantı var .Mesela İngilizce’de cross,Almanca’da kreuz gibi.Ama doğu Hristiyanlığının temsilcisi konumundaki Greklerde “Stavros” denilmekte.Bizdeki İstavroz çıkarma buradan geliyor ve Grekçe’de sivri uçlu kazık anlamı taşıyor.Farsçası dört çivi anlamına gelen “çehar mıh “ tan türettiğimiz Çarmıh kelimesi bir çeşit idamı ifade ediyor. İslam Ansiklopedisine göre Arapçası “Salib” ,çarmıha gererek idam etme anlamı taşıyan bir kavram. Direkt bu salib kelimesi Kur’an’ı Kerim’de geçmiyor ama Nisa suresi 157. ayette “Yahudiler Hz İsa’yı ne öldürmüşler ne de asmışlardır” hatırlatması ile adeta kelimenin anlamına bir bağlantı atıyor bizim için.