Bir önceki yazıda suyun önemi, kuraklık ve kuraklık riski gibi konulara değinmiştim. Kuraklığın sadece iklimsel bir olgu olmadığı, aynı zamanda toplumun su kullanımı ve su kıtlığına karşı dayanıklılığının önemli faktörler olduğunu yazmıştım. Bugünkü yazıda, Alanya’da en çok su kullanan sektörlerden biri olan muz üretiminin tarihçesi ve günümüzdeki popülerliğinin sebeplerini inceleyeceğim.

-Muzun Yolculuğu

Rivayete göre, 1870’li yıllarda tüccar Şerif Ali Efendi, Mısır’dan ilk muz bitkisini Alanya’ya getirmiştir. Başlarda muz süs bitkisi olarak görülmüş ve meyvesi zehirli sanılmıştır. Yere düşen meyvelerin karıncalar tarafından yenildiğini gören evin hizmetçisiyse aslında muzun zehirli olmadığını fark etmiştir. Bu tarihten itibaren Alanya’da muz üretimi başlamış ve 1920’li yıllarda bu meyveye olan ilgi artmaya başlamıştır. Böylelikle Güneydoğu Asya’nın tropikal iklimleri anavatanı olan muz, Akdeniz’de dönemin ufak bir kasabasında yetiştirilmeye başlanmıştır. Alanya’nın tropikal meyve üretimine uygun sıcaklığa ve nem oranına sahip olması, muzun burada açık havada yetişmesini sağladı. Sadece Alanya, Gazipaşa ve Anamur gibi çok kısıtlı bir alanda açıkta yetişebilen bu meyve, karlı bir tarım ürünü olarak çiftçilerin ilgisini çekmiş.

-Muzda Yeni Bir Dönem: Neoliberalizm ve Teknolojik Gelişmeler

1980’lerde Turgut Özal’la beraber neoliberal politikaların Türkiye’ye gelmesi, muz üretimini de etkiledi. Özal öncesi dönemde çiftçileri korumak adına ‘Türkiye’de üretilen tarımsal ürünlerin ithalatı yapılamaz’ yasası, 1984 yılında kaldırılmış ve ülkemiz Çikita muz gerçeğiyle tanışmıştır. O dönem çok tartışılan ithalat serbestisi, Alanyalı üreticileri de etkiledi. Özal’ın Aralık 1984’teki TBMM konuşmasında, “Bu muzun (çikita) gelmesinin bir faydası oldu. Alanya’da dışarıdan daha iyi fideler getirmeye başladılar; çünkü kormaya başladılar. Bir taraf üreticiyse, öbür tarafı da tüketici; ikisini dengeye getirmek lazım.” sözleri, Çikita muzla rekabete giren Alanyalı muzcuların işine daha sıkı sarıldığı, daha kaliteli ürünler ortaya koymaya çalıştığı şeklinde yorumlanabilir.

80’lerden önce ülke genelinde lüks tüketim içine giren muz, hem ithalatın hem de yerli üretimin artmasıyla popülerleşmeye başladı. Muza talep arttıkça Alanyalı muzcular daha çok bu alana yöneldi. 2000’li yıllara girerken serada muz üretiminin yaygınlaşması, muz üretimindeki verimlilik açısından bir dönüm noktası oldu. Hava koşullarından daha az etkilenen ve daha kontrollü üretim yapmayı sağlayarak dönüm başına verimi arttıran örtüaltı muz yetiştiriciliği, çiftçiler tarafından daha tercih edildi. Türkiye’deki muz üretiminin yaklaşık %77’si seralarda üretilirken, Alanya’daki muz üretiminde yaklaşık 1300 hektar sera ve 900 hektarlık açıkta yetiştiricilik göz önüne alındığında, seracılığın popülerliği daha net anlaşılabilir. Bu üretim şeklinin sonucundaysa verim oldukça artmıştır. 2019 verilerine göre, dünyadaki üretim ortalaması bir hektardan yaklaşık 20 ton muz elde etmekken, seracılık sayesinde Türkiye için bu sayı 60 tonun üzerindedir. Bu bağlamda, Alanya’da dağa taşa sera yapılmasına şaşırmamak gerekir.

-Muza Devlet Müdahalesi

Sera üretiminin dezavantajı ise maliyetli yapısı olarak görülebilir. İnşasından plastiğine, bakımından ısıtmasına girdi masrafı yüksek bir üretim yöntemidir. Üretimin masraflı olması, düşük masraflı ithal muzla rekabette sıkıntı yaratabileceğinden, Türkiye devleti yerli muz üretimini korumak için bazı politikalar üretti. Bunlardan en önemlisi ithal muz üzerindeki %140’tan fazla vergidir. Muzcularla yaptığım röportajlarda, bu verginin kaldırılması halinde ithal muzla rekabet edemeyeceklerini belirttiler.

Muz üretiminde bir başka devlet desteği ise 2010’larda başlayan kredi desteğidir. Her ne kadar son dönemde bu desteğin şartları ağırlaştırılsa da yaklaşık 10-12 yıl boyunca sera üretiminde büyük bir kredi desteği gerçekleşti. 25 milyon liraya varan faiz indirimli bu desteklerle muz üretiminin teşviği hedeflendi. Bu dönemde Alanya’daki muz üretiminde adeta bir patlama yaşandı. ALTSO verilerine göre 2010’da 10,394 ton olan Alanya’daki muz üretimi, 2020'de 20,263 tona kadar çıkarak nerdeyse iki katına ulaştı.

Yukarıda bahsettiğim veriler ışığında, Alanya tarihi için muzculuğun önemli bir yeri olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Uzun zamadır en çok yetiştirilen tarımsal ürünün muz olması ve 2022’de Alanya muzunun coğrafi işaret almasıyla beraber bu önem adeta tescillendi. Her ne kadar bu kadar popüler olsa da Alanya’nın iklimi ve su koşulları gerçekten bu tropikal bitkinin yetiştirilmesi için uygun mu? Bir sonraki yazıda, Alanya’nın mevcut iklimi ve iklim değişikliği karşısında olası yerel senaryoları inceleyeceğim. Aynı zamanda, mevcut su kaynakları çerçevesinde, Alanya'nın gelecekte “tropikal meyve cenneti” mi yoksa “kuraklık pençesindeki cehennem” mi olacağını tartışacağım.