Beyaz gül masumiyet, kırmızı gül aşk, sarı karanfil hüzün, orkide gurur, beyaz krizantem sadakat, lilyum güven… Her çiçeğin bir anlamı olduğu söylenir. Peki çiçek toplayan ve topladığı çiçeklerle evine ekmek götürmeye çalışan kadın dendiğinde zihninize hangi anlamlar geliyor? Ya da bir kez olsun kendisine çiçek alınmamış çiçek işçileri kadınlar için de bu çiçeklerin anlamı aynı mıdır acaba?
Bir de çiçek tarlalarında diğer insanlar birbirlerine çiçek alarak mutlu olsun diye çalışan kadınların hayata kattığı kocaman mis kokulu anlamlar var, bütün önemli gün ve haftalarda alıp yakamıza takmamız gereken anlamlar. Bence bu anlamlar da çok geçmeden çiçek sözlüklerinde yerini almalı.
Çiçek işçisi kadınlara baktıkça, çiçekler hiç bu kadar güzel ekmeğe dönüşmemişlerdi herhalde diyorum. Ellerinden saçlarından çiçek kokusu yayılan bu kadınların çoğunun adı sırf çiçek tarlasında yabancılık çekmemeleri için, gül, menekşe, yasemin, lale gibi isimlerdi sanki.
Bu kadınlar kendilerine öyle benzeyen bir yerde çalışıyorlardı ki uzaktan buraya bakanlar göz kamaştıran bir renk cümbüşünden, çiçek seremonisinden başka bir şey görmüyorlardı.
Hayatlarında bir kere çiçek almayan bu kadınlar da her şeye rağmen her gün kucak kucak çiçek toplayıp çiçeklenmenin haklı gururu vardı. Kim bilir bu çiçek tarlasında kaç kere güne bakan olmuşlardı, kaç kere küstüm çiçeği, kaç kere yaprak dökmüşlerdi. Hepsinin kalbinde kurutulmuş gül yapraklarıyla sarılı sayısız hatıralar vardı. Zaten burada avuçları, saçları, kirpikleri arasında çiçekler yaşayan, çiçeklerle yoldaş olan bu kadınlara verilebilecek hiçbir papatya hiçbir gül kendilerinden daha anlamlı olamazdı.
Çiçek işçisi kadınlar,
Hepsinin hayali ‘bahçesinde ebruli hanım eli açan bir ev’
Hepsinin korkusu dalından kırılmak,
Hepsinin umudu tüm zorluklara rağmen açan bir kardelen zaferi
Hepsinin özgürlüğü sonsuzluğa akıp giden bir Nilüfer’in yaprağında ulaşılmayı bekliyor.
Her gün hayata umutla açılan gözleriyle, açılan avuçlarıyla, açılan kollarıyla bıkmadan yeniden çiçek açan kadınlar şüphesiz her yerlerdeler. Aslında bir gelincik kadar zarif ama çoğu zaman köklerini yüzyıllardır toprağa bırakmış bir çınar kadar da güçlü kadınlar bunlar…
Çiçek işçisi kadınlar, her kadın bir çiçektir sloganının ana vatanında gibi çalışıyorlar. Her biri toprağa her bastığında, yaprağa, dala her dokunuşunda sanki bir yerlerde dik duruşlu, onurlu kadın olmanın filizleri yeniden açıyor. Böyle kadınları öyle çok seviyorum ki bütün çiçekler bu kadınlar için açsın ve hiç solmasın istiyorum.
Çiçek işçisi kadınlar,
Döktüğü yapraklarının yerine güzel umutlar açtıran kadınlar,
Sırf korunmak için uzattığı dikenli dallarıyla bile merhamet aşısı yapabilen kadınlar,
Toprak ananın bile hayranlıkla anne dediği tek varlık olan kadınlar,
Gözyaşlarıyla da gülüşleriyle de aynı çiçeklere mana verebilen kadınlar,
Bütün çiçeklerin utanıp isimlerine akrostiş şiirler yazmak istediği kadınlar.
Her şeye, herkese pırıl pırıl bembeyaz bir papatya gibi bakabilen kadınlar
Gerektiğinde emekleriyle çiçek, çiçekleriyle ekmek yapabilen kadınlar ….
Onlar iyi ki var, onlar olmasa, onlar çiçeklerden emek emek ekmek yapmasalar biz ekmeğin, suyun, toprağın, kederin, alın terinin, karşılıksız sevginin, üşüyen çocuk parmaklarının, bir serçenin başının okşamanın ve çiçeklerle konuşmanın bu kadar kutsal bir şey olduğunu anlayamazdık.