Geçen zamanın size katkı sunduğu neler oldu?
Zaman katkı sunabilir mi insana? Öğrendikleriyle yaşamayı kabul eder mi insan? Her öğrenilen istenilen midir? Biraz beyin fırtınası yapalım istedim. Sanırım hiçbirimizin aklının ucundan geçmeyecek farklılıkta günler yaşadık. Her yeni gün sabrımızın sınırlarıyla neler de yapabiliyormuşum keşfi arasında yoğrulup durdu. Şimdilerde adapte olmaya çalıştığımız eskinin normali özlem içerikli bir sarılmaya dönüştü. Son günlerde bu tablo ürkütücü olmadı da değil. Zaman insana katkı sunar mı sorusuyla başlayalım. “Sunmaz olur mu” diyerek soruyla dalga geçmeyi kendime borç bilirim. Öğrenmenin ana etmenlerinden biri zaman. Nitekim hepimiz biliyoruz ki akan her an yeni yaşam olaylarına gebe. Her yaşam olayı da değişmeye serpilmeye.. İnsan evladı olarak hatamız sadece olumlu bakış açısında derman bulmak. Oysa en temel öğreti acılardan filizlenir. O yüzden canınızın yandığı yerden bakabilsek sağlamlaşacak benliğimiz. Bırakalım üzüldüğümüz yerden açılsın tüm kapılar. Hoş insan bu hayatta neye katlanamamış o da ayrı dava. Öğrenilenleri kabul etmek.. İşte en büyük dirençlerden biri. Öğrenmeye olan savaş tarihin hiçbir döneminde değişmemiş. Alışkanlıklara olan bağlılık öğrenmeye olan mesafe. Yeniliğin öcü olması, yeniliğe öğrenmeye açık olanın icat çıkarmış görülmesi. Yıllardır böyle gelmiş böyle gider nerden çıktı şimdi bu mantığı ile birbirini takip eden fabrikasyon çıkışlı bireyler. Öğrenin, hayatın sunduğu katkıları ayırt etmeden kabul edin. Ömrün bereketli olması çok zor değil yalnız tembelleşenlerin işi değil…