Kadim medeniyetimiz muhteşem bir ölçü koymuş ve “İsraf edenler şeytanın kardeşleridir” demiştir. Küresel güç odaklarının yüceltmeye çalıştığı, uğruna ayinler düzenlenen şeytana kardeş olmak kültürümüzde en istenilmeyen durumdur. Adı anıldığı zaman bile şerrinden Yaratana sığınılan bir varlığa kardeş olmak ne acı…
Elde olana şükretmek ve kıymetini bilmek onu israf etmemekle olur. Başta ömür; boş yere geçirilmeyecek kadar değerli bir zamanı kapsıyor. İnsanın kendine, etrafına ve topluma faydalı iyi işler ile ömür sürmesi beklenir…
Sağlığını, ilmini, kazancını israf etmemek…Vücuduna zarar verecek kötü alışkanlıklar ile sağlığını korumak. İlmini öğreterek artırmak, topluma fayda üretmek. Kazancını ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak, kalıcı eserler bırakmak ve üretime katkıda bulunmak…
Birey olarak israf yerine tasarrufu seçmemiz hayatımızı kolaylaştırır, bize huzur ve bereket getirir. Bereket kavramını modern dünyanın materyalist mantığı ile açıklamak mümkün olmasa da ehline malumdur…
Toplum bireylerindeki tasarruf kültürünün yaygınlaşması ancak aileden başlayıp devam eden uzun bir eğitim süreci ile mümkün olabilir. Kamu yönetimindeki karar vericilerin de bu süreci desteklemeleri teşvik etmeleri fevkalade önemlidir…
Esas ve en önemli taraf ise; israfa karşı bilincin öncelikle kamu kaynaklarını kullanma iradesi elinde olanların davranışlarıdır. Göz önünde olan idarecilerin yaşam şekli de örneklik ifade etmelidir. Aksi takdirde tasarrufa teşvik çağrılarının bir karşılığı olmayacağı aşikardır…
Devletin parası milletin bireylerinin verdiği vergilerden oluşur. Kamu kaynaklarını kullanan, harcayan kişilerin hassasiyetinin kültürümüzde çok ince kriterleri vardır. Ömer’in devletin mumu ile kendi işini yapmaması, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gözetmesi medeniyetimizde örnek alınan bir düsturdu…Nasıl oldu da aynı medeniyetin savunucuları bir buçuk milyar olarak bizler; devletin imkanlarını kullanarak, zengin olmayı, köşe dönmeyi ve hatta bunları yapanları alkışlamayı meşrulaştırdık?...
Devlet görevini kabul etmeyen hatta kabul etmediği için hapse atılan sonrasında dövülerek öldürülen Hanefi Mezhebinin kurucusu İmamı Azam’ların yolundan gittiğimizi nasıl söyleyebiliriz?... Din sadece içi boş ritüellerden oluşan bir inanç sistemi midir?... Vatanını sevmek sadece kuru hamaset sözlerinden ibaret midir?... Elbette hayır… Özü ile sözü bir olmaktır…
Sağlığını, kazancını, elinin altındaki kamu kaynaklarını israf etmeyip, ömrünü hiç uğruna heba etmeyen canlara selam olsun…
Muhabbetle…