Tüm semavi dinlerin ortak çağrısı; tevhit inancı yani Tanrı’dan başkasına kulluğu reddetmektir. Bu cümlenin evveli inkâr ile başlar, Yaratıcıdan başka tüm güçleri kuvvetleri otorite olarak kulluk yapılacak mevki olarak tanımamaktır tevhit.
Kölelik ise eski çağlardan beri var olmuş zamanla şekil değiştirmiştir. Egonun, şeytanın, paranın, şöhretin, gücün kölesi olmak yaşadığımız modern çağın hâkim kültürü olmuştur.
Sağlam bir tevhit inancı bağımsız birey olmayı sağlar. Gücün, kuvvetin, yaşatanın, öldürenin, rızık verenin Yüce bir Yaratıcı olduğuna inanmışın; kimseye boyun bükmesi, köle olması beklenemez, beklenmemelidir…Bu bilinçte olanın fani olan alemdeki geçici mutluluklara aldanmayıp hakikati görmesi beklenir. Huzur; yaşadığımız hayatı anlamlandıran insanlar için hakikattir. Asırlar boyu süregelen felsefi düşüncelerin amacı da bu hakikati bulmaktır. Özgürlüğün bu hakikati bulmakla mümkün olduğunu ömrünün son zamanlarında anlayan birçok filozof vardır. Ünlü Fransız düşünür Roger Garaudy bunlardan sadece biridir. Arayışını hakikatle buluşturamayanlar da olmuştur. Ünlü Alman Filozof Friedrich Wilhelm Nietzsche de son zamanlarında anlamlandıramadığı hayatını intihar ederek sonlandırmıştır…
Firavunun iki esiri çağırıp birini serbest bırakıp, diğerinin öldürülmesini emretmesi; “Yaşatan da öldüren de benim” diyerek ilahlık iddia etmesi aklı başında kimsenin kabul edeceği bir inanç değildir. Ancak aynı durumu farklı şekillerde günümüz modern dünyasında görebiliriz…
Kendisine mal, mevki, makam veren güç sahiplerini yüceltmekte birbiriyle yarışanlara, bu güç sahiplerine ulviyet yakıştıranlara; gücün kulu kölesi olmuşlara ne demeli bilmem…
Aşık Veysel gibi hakikat erlerinin “iki kapılı bir han” dediği bu dünyayı ne de çok gözümüzde büyüttük. Ne kadar da kıymet verdik oysa bir gölgelikti bizim gibi faniler için…
Yüce Yaratana kul olunca zaten O’nun kuluna merhametle bakıyorduk. O’nun kulunun gönlünü hoş edince O’nun rızasını kazanıyorduk. Kullar birbirini sevince iman etmiş oluyorduk. İyilik yapınca, başkasına faydamız dokununca hayırlı kul olmanın huzurunu yaşıyorduk. Zengin fakiri düşününce, başkasının derdiyle dertlenince kulluğun sınavını geçiyorduk…
Medeniyetimiz bize kulluğu, acz içinde olmayı sadece ve sadece Yaratan’a karşı muhtaçlığı öğütler. Kuldan bir şey istememeyi sadece sözle değil kalp ile bile meneder. Kuldan ummayı, beklemeyi hoş görmez…
Selam olsun Allah’tan başkasına kul olmayanlara…