Geçenlerde denize karşı oturup düşüncelere dalmışken kalabalık bir grup gürültüyle yan tarafıma yerleşti. Kimsenin birbiriyle göz teması kurmadığı bu yalnız çoğunluğun diyaloglarına kulak kabarttım. Nitekim seslerinin dozundan başka türlüsü söz konusu değildi. Üç dört parmak arasına sıkışmış telefonlarından kare alırken sözüm ona kötü ya da beğenmedikleri anlara ilişkin hep bir ağızdan “bir şey olmaz düzeltme yaparız üzerinde oynarız” sözleri dökülüyordu..
Çok basit ve tanıdık bir örnek değil mi? Hatta çoğumuz için ne var bunda diyecek kadar da normal..
İçinde yaşadığımız devir değişmeye ve değiştirmeye mahkum olmuş. Peki ne kadar bize ait? Sanırım bu kısmı baya tartışmalı. Birçok konu toplum nazarında popülerse bizim için de güzel ve tercih edilen. Aslında toplum demekten alıkoymak istiyorum kendimi. Belki de bazı kesimler deyip daha spesifik bir alana taşımam gerek ama çok felsefe yapmaya lüzum yok.
Buraya kadar da her şeyi normal görebilirsiniz elbet. Yalnız bahse konulu kesimler eğer ki doğru olan bir şeye yanlış derse işin sonu ne olur? Kimi ülkeler manevi ve ahlaki konularda çöküş nedeniyle alarm vermiş durumda.
Yeni yetişen çocuklarımız, gençlerimiz. Tabi bir de yetişkinlerimiz. Dönüp bakınca bu ben miyim? Ben ne yapıyorum? Hangi rüzgara kapıldım? “Hayır” larım var mı? Yaptıklarım ben olduğum için mi, beni böyle daha çok kabul edecekleri için mi? sorularına cevapları ne durumda? Ya da böyle sorular sormayı tercih ediyorlar mı?
Dilimize pelesenk olmuş bir tabir var; “iyiye gitmiyoruz”
Daha resim karesindeki yüzümüzün yansımasına tahammül edemezken onu düzeltmek için çeşitli programlara girip çıkarken nasıl olacak bu iyilik hali?
Mış gibi olanlar;
Labirentin ortasında kalmış çıkış yolunu bulmaktansa önündeki kalabalığı takip edip sürüklenenler..
Doğru nedir derseniz, çıkış yolu neresi derseniz;
Yönünüzü tarihinize, atalarınıza, manevi ve ahlaki değerlerinize, vicdanınıza doğru dönün derim. Sonradan hayatınıza dahil olan her şeye onun kılıfıyla bakın. Uygun olanları ya da uygun hale gelebilenleri alın ger kalanını dışarıda bırakın...