Yaşadığımız hayatta iyi ve kötü günlerimiz olur. Çoğunlukla insanın mutlu olduğu büyük dertlerinin olmadığı sıkıntısız günleri çoktur. Hakikatte dertsiz insan olmaz ancak insanı insan yapan karşılaştığı sıkıntılar karşısındaki davranışıdır. Şeyh Sadi Şirazi’de şöyle der:
“Alemi gezdim dertsiz insan görmedim derdi olmayana insan mı derim”
İnsanoğlu olarak nice mutlu günlerimizin şükrünü unutup bir üzücü olay ile karşılaştığımızda isyan etmeye meyilliyizdir. Halbuki kadim medeniyetimiz bize hem şükrü hem de sabrı tavsiye eder. Çünkü hayat bazen üzücü olaylar ile karşımıza çıkar ve sabrımızı ölçer. “Sabreden derviş muradına ermiş” sözü bir kuru teselli ve avuntu kelamı değildir, hakikattir. Çünkü sabır direnmektir, mücadele etmektir ve en kestirme yoldur. “Sabır ile koruk helva olur, dut yaprağı atlas” derdi rahmetli dedem. Hakiki manada sabır; teslimiyettir ancak karşılaşılan durumun bir hayat sınavı olduğuna. Bu kabul, durumun düzeltilmesi için çabalamaya engel değil, aksine ilerleme ve kemalat için vesiledir. Çekilen acılar, yaşanılan zorluklar, içimizdeki potansiyelin çıkmasına, özünde eşrefi mahlukat olan insan gibi, kıymetli bir taşın işlenerek elmas olmasına sebeptir. Asıl olan iç huzurudur. Acı ve tatlı olaylar karşısında iç huzurunu bozmayan, teslimiyet ve kabulleniş, yolundan şaşmamak, çabalamak ve gayret etmek: direnmektir…
Tahammül ile sabır arasındaki farkın bilinmesi, idrak edilmesi huzur için önemlidir. Zorluğa dayanmak, hiçbir şey yapmadan, tepki vermeden üzücü durumu kabul etmek tahammüldür ki bunun kişiye zararı vardır. Karşılaşılan istenmeyen durumun düzeltilmesi için veya daha farklı bir başlangıç için mücadele etmektir sabır…
İnsanın sabrederek, iç dünyası ve kendi ömrü için gösterdiği bireysel çabanın toplum için de faydası yadsınamaz bir gerçektir. Yaşadığımız deprem felaketinin ardından gördüğümüz bazı fotoğraflar bu anlamda örnekler ile doludur. Evi yıkılmış, yakınlarını kaybetmiş bir teyzenin kaldığı çadırın kenarında güneşe koyduğu bir saksı çiçeği, çoğu insan için de bir umut meşalesi olmuştur. Umut, sabretmenin motivasyon kaynağıdır. Yaşanılan felaket sonrası, acı üzerinden toplum mühendisliği yapmak, insanların umutlarını kırmak, onlara yapılacak en büyük kötülüktür. Yaraların sarılması elbet mümkündür. Yaşanılanlardan ders almak, toplum olarak önce bize düşer. Karar vericilerin vebali ise kendisine yeter…