İklim değişikliği ile birlikte dünya; kuraklık, sel gibi afetleri sık yaşar oldu. Ülkemizde de, geçen günlerde yaşanan sel felaketlerinin zararları yine çok yıkıcıydı...
Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi özelinde de görüldüğü gibi afetin zararı biz insanoğlunun yaptıkları veya yap(a)madıkları ile artıyor.
“Dere akar yatağını bulur” bir kez daha ne kadar doğru bir söz olduğunu gösterdi. Dere yatağına veya taşkın alanı dediğimiz derenin etrafındaki alana yerleşimin ne kadar yanlış olduğu bir kez daha acı bir şekilde görüldü.
Derenin taşkın alanına imar izni verenlerin, oraya proje yapıp imzalayanların, binaların müteahhitliğini yapanların kanun önündeki sorumluluklarını bir yana bırakın vicdanları rahat mı acaba?
Sosyo-ekonomik nedenlerden de olsa, dere yatağındaki yerleşimi tercih edenlerin de bir yönüyle sorumluluğu yok mu? Bu noktada eğitimin ne kadar önemli olduğu, bilinçli olmanın, halkı bilinçlendirmenin, farkındalığın afetlere karşı hazırlıkta ne kadar elzem olduğu aşikâr...
Eskiden görülme sıklığının çok daha üstünde bir frekansla, sel kuraklık ve yangın afetleriyle karşılaşacağımız artık bilimsel bir gerçek. Önemli olan zaten olması muhtemel afetlere hazırlıklı olup, zararı minimuma indirmektir. Bunun için herkesin yapacağı şeyler olduğu gibi en önemli görev bizi yöneten seçtiğimiz idarecilere düşüyor.
Gerçekleri tüm çıplaklığı ile önce bilimsel raporlar ile anlayıp sonra da anlatıp, radikal önlemler almanın zamanı geldi de geçiyor bile...
İlk olarak havza bazlı; il il, ilçe ilçe taşkın ve kuraklık planları tamamlanıp, acilen uygulamaya geçilmelidir. Somutlaştırırsak; var olan taşkın planına göre taşkın alanlarında olan yerleşimler tahliye edilmeli, havzaların üst tarafları ağaçlandırılmalı, dere kesitleri ıslah edilmelidir.
Diğer bir afet olan kuraklık ile baş edebilmenin yapısal çözümü ise barajlardır. Barajlar aynı zamanda taşkından korunmak için de kullanılır. Elektrik enerjisi, içme suyu temini ve tarımsal sulama faydası da olan barajların çevreci hassasiyeti ile hazırlanan raporlara göre yapılması şarttır. Raporlar hazırlanırken ve inşaat aşamasında yapılan denetimlerin yurtsever mühendisler tarafından yapılması, idarecilerin ülke menfaatini öncelemesi; popülist veya menfaat ekseninde karar vermemesi vazgeçilmez düstur olmalıdır.
Atalarımızın emaneti vatanımızı sevmek kuru hamasetle değil, görevimizi en iyi yaparak, milletimizin parasını yerinde kullanarak, bilimle olur.