Kadim medeniyetimiz bize önce tedbiri sonra tevekkülü öğretir. Devesini başıboş bırakıp
huzuruna gelene Kutlu Peygamber “Önce deveni bağla sonra tevekkül et” der. Böyle güzel,
mantıklı bir ölçüsü olan bu inanç sistemini nasıl oldu da bozduk ve hiçbir tedbir almadan
başımıza gelen felaketleri kadere bağlar olduk. Kader inancı teslimiyetin içerisinde
değerlendirilirken çoğunlukla yanlış anlaşılmış ve bu yanlış anlama kasıtlı olarak çarpıtılmıştır.
Teslimiyet elden geleni bilimin, aklın ve çağdaşlığın ışığında yaptıktan sonra tevekkül etmek
sonuca razı olmaktır işte kader inancı da budur.
Devesini bağlamayan bedevi gibi; uygun olmayan zeminlere yerleşim için imar planları
yapanın, malzemeden çalanın, görevi denetlemek olduğu halde görmeden imza atanın, oy
hesabı ile kaçak yapılara göz yumanın, ihaleye fesat karıştıranın kötü bir sonuçla karşılaştığında
kaderden bahsetmesi tevekkül inancını istismar etmektir...
Yaşadığımız deprem ile alakalı çok yönlü konuşmak mümkündür. Kör bir insanın fili
dokunduğu yer ile özdeşleştirmesi gibi tek taraflı bakışa değil, bütüncül bir yaklaşıma, akla ve
bilime ihtiyaç vardır…
Mühendislik hizmeti görmüş bir binanın yıkılması imkansıza yakın bir durumdur. Çünkü her
türlü olumsuzluğa karşı mühendislik bir çözüm üretir. Çözümün usulüne uygun yapılması
yeterlidir. Hal böyle iken olumsuzlukları kadere bağlamak Allah’a da haksızlık etmektir çünkü
Allah her şeyi bir sebebe bağlamıştır. Hüküm O’nundur ancak tedbir kulundur...
Yanlış kararlara imza atan kamu hizmeti yapan insanların vebali ne kadar da büyüktür. Liyakatli
olmayanların sorumluluk gerektiren görevlere getirilmesi ne kadar da yanlıştır. Devletten yani
milletin malından zengin olmayı, elde ettiği makamı menfaat temin yeri olarak görmeyi
bırakmadıktan sonra, bu tip insanları alkışlayıp yücelterek varacağımız yer hep aynıdır…
İhtiyacımız olan şey kadim medeniyetimizin bize öğrettiği yüksek ahlaktır. Mehmet Akif’in
“İşleri dinimiz dinleri işimiz gibi” dediği batının iş ahlakıdır. Ahlaki değerlerin horlandığı,
dürüst insanların dışlandığı, hakikati söyleyenlerin onuncu köye kovulduğu bir toplum
olmamalıyız. Algı yönetimi çöpleri halının altına süpürmektir. Yol yakınken özümüze dönmeli,
atalarımıza yakışır evlat olmalıyız. Sağduyulu ve sağlıklı düşünmeliyiz. Toplumun hiçbir
bireyini ayırmamalıyız, ötekileştirmemeliyiz, empati kurmalıyız…
Birlik beraberlik mesajlarının topluma etkisi ancak o zaman olur.