Araştırmacı, yazılımcı, programcı ve marka yaratmasını düşündüğümüz gençlik nere de ?
2000 yılından sonra Milenyum çağı ile gelişmeye başlayan bilgisayar, mobil telefon, iletişim ve yazılım teknoloji günümüze kadar evrim üstüne evrim geçirdi diyebiliriz. Gelişen teknoloji, yazılım, donanım ile birlikte bilgisayar ve mobil telefonların gelişmesiyle bazı sorunları da beraberinde getirdi. Bu sorunlardan bazıları ise, aşırı alışkanlık ve esaret seviyesine gelen bağımlılık.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak sosyal medya mecralarının atağa kalkması ve bilgisayar oyunlarının gelişmesi en çok gençlerimizi etkiledi. Sosyal medya ve bilgisayar oyunları neredeyse her gencimizin en çok kullandığı alışkanlığı, bir parçası veya yaşam tarzı haline geldi. Bazıları için ise aşırı bağımlılık halini de geçerek modern teknolojik kölelik yani hastalık haline aldı.
Teknoloji bağımlılığı ve sosyal medya alışkanlığının bu kadar çok hızlı artmasının nedenlerine gelince de; artık herkesin akıllı telefonlar ve taşınabilir bilgisayarlara çok kolay sahip olabilmesi veya erişmesi oldu.
Hayatımızın her alanında yer alan teknolojiyi kullanmasını iyi bilen beyinler için bilgi, birikim ve kazanım olarak fayda sağladığı gibi; Kullanmasını bilmeyen beyinler için ise tembellik, miskinlik ve duygusal körlüktür yaratmakta…
Bu teknoloji bağımlılığına birazda aileler sebep olmakta.
Çocuk küçükken ağlamasın yada ses çıkartmasın diye ellerine hemencecik cep telefonu tutuşturmaları veya tablet veriyor olmalarıdır. ‘’Birde hayacanlı heyacanlı anlatıyorlar benim çocuğum telefonu şöyle açtı veya böyle yaptı’’ diye. Sanırsınız küçücük çocuk bilgisayar programı yapıyor veya yazılım yapıyor. Zaten o akıllı telefonda her türlü yönlendirici program ve yazılım var. Sadece çocuk o programa göre yönlendirilerek robotlaştırılıyor. Bu sayede de bağımlılığın adımı yavaş yavaş atılmış oluyor.
Aslında belirli bir yaşa kadar çocuklar ve genç beyinleri dersleri ve işleri haricinde gereksiz teknolojik aletler ve sosyal medya gibi mecralardan uzak tutabilmekte fayda var.
Ayrıca bu telefonlar ve bilgisayarda oynanan oyunlar ve sosyal medyada geçirilen zaman ve harcanan efor dersler ve işler için harcansa inanın her gencimiz her insanımız profosör gibi bireyler olurlardı.
Bu teknoloji alışkanlığı insanlar arasındaki ilişkileri azaltmakta, körertmekte ve kültürel yozlaşmayı artırmakta. Artık o kadar ileri gidilmiş ki; kutlamalarımız, sağlık dileklerimiz, taziyeler vs her türlü şey için klişe hazır kalıplaşmış sms yada e-mail kullanıyoruz.. Sesli arama veya yüz yüze görüşme neredeyse yok. Tamam, bu pandemi dönemi için çok olumlu. Ama normal hayattaki yaşantımız için garipsenecek bir durum…
Dileğimiz ve umudumuz pandemi sonrası dönemde; denizde, parkta, kafede, toplu ulaşım araçlarında, boş vakitlerinde cep telefonlarına ve sosyal medyaya esir olmamış; kitap okuyan, araştıran, bilgi için çabalayan insanlar görürüz ...
Sağlık ve huzurla kalın…