Kimsenin huzurunu bozmayan, hayatı kendi köşesinde yaşayanlar, izleyenler aslında en merkezde olması gerekenlerdir. Ama bu kişiler biraz gururludur. Her yerde olacağına, bir kalpte olmayı tercih ederler. Kendini doğru ifade etmeye çalışırlar, lakin doğruyu da herkes kendine göre yorumlar. Böylece dünya bir parça daha kötüye doğru ilerler.

Tiyatroyu çok severim. Uzun zamandır gitmemiş olsam da, önceleri memlekette hiçbir oyunu kaçırmaz hatta galalar bizden sorulurdu. Elbette Güzel Sanatlar okumak da bunu talep ederdi. Oysa Shakespeare'e göre dünya zaten büyük bir tiyatro sahnesidir. Bizler de bu durumda oyuncu olmuş oluyoruz. Bazımız pek başarılı, bazımız sınıfta kalmış...

Bir de siyasi tiyatro var. Aman Allah'ım... Vatandaşların kendini kaptırdığı siyaset! Sakin olsak?

"Katiyen şudur" diyenlere demek istediğim,
" Bir bakalım rüzgar daha neler getirecek? Ve...o rüzgar daha neler götürecek?"

Seccade konusu unutuldu mu? Galiba evet, unuturuz. Daha neleri unuttuk biz... Sağın tüm yanlışları sola büyük bir avantaj sağlarken bildiğimiz Sol'un artık aynı Sol olmadığı. Bu" Sol" kimdir? Kimden yanadır? Elebaşı için özgürlük taleplerini açık açık dile getirenlere bu Sol ne vaadler verdi? Düşünelim. Nefretiniz sizi hangi yola götürecek? Mevcut sisteme kızgın olmanız sizi kör etmiş olabilir mi? Mümkün. Ortak dileğimiz ise ülkemizin refahı.

Tiyatro izliyoruz. Geleceğimizi belirleyecek oyun; pardon, oy!