Toplumda yeşile karşı hep bir duyarlılık vardır. Kimisi yeşil sermayeye olarak adlandırılan kapitalizmi, kimisi ise doğanın bahşettiği yeşile sever. Siz kendiniz için olmasa da yarınlarınız için doğayı sevin. Doğadaki yeşili sevenler her ne olursa olsun onu kurur. Gelecek nesillere güzel bir yaşam bırakma sevdasında olanlar HES ve maden eylemler başta olmak üzere doğa yıkımına karşı biber gazı ve coptan kaçmaz. Çünkü onlar “Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin" hadisinin de gereğini yerine getirmenin mücadelesini verir. Diğer yandan ülkemizde kapitalist sisteme menfaat için entegre olan ‘yeşil sermaye’ ve türevleri islamı kendilerine kalkan ederek para kazanmak için her yolu açarlar. Keşke otellerinde, evlerinde uyguladıkları haremlik selamlık hassasiyetini para kazanırken ya da siyasal yükselişleri sırasında da uygulasalar. Kısa girişten sonra konuya gelelim. Malumunuz Alanya’nın İncekum Tabiat Parkı içinde, antik çağdan kalan yer altı şehrinin üzerinde yıllar evvel bir otel inşa edildi. Bölge sakinleri dönemin belediye başkanlarının karşı duruşuna rağmen tesise izin verdi. Elbette tesis ilk inşa edildiği gibi de kalmadı. Adalet, kul hakkı, haram helal kavramını haykıran sermayenin bu ayağı herşeyi mübah görerek ne hukuku dinledi ne de halkı. Zaman için ağaçları da imha ederek oteli büyüttü. Gelinen noktada 425 odalı otel doğurdu ve 600 odaya çıktı. Üstelik bu doğum nikahsız yani izinsiz. 175 fazla oda helal konseptte müşteriye satılırken odalar A’dan Z’ye HARAM… Haramzadelik ile yapılan odalara kılıf için şimdi ÇED raporu almaya çalışılıyor. O katliamın vebalinde ÇED ile kurtulmak mümkün değil bence. Belki hukuksal anlamda siyasetin açacağı kılıf ile kurtulabilirsiniz ancak kamu vicdanında hep yargılacaksınız. İslami bir konseptle hizmet veren tesettür oteli, aslında İslamiyet’in temel prensiplerinden biri olan ‘zarar vermemek’ ilkesini yerle yeksan ederek, İslamiyet’in özünde var olan doğayı da koruma bilincine ters düşmektedir. En iyisi bu otel alternatif turizm tesisi hizmetinden de vazgeçsin ki kul hakkına tevessül edip biz ‘Helal Turizm’ yapıyoruz helalinde kazanıyoruz ayağı yapmasın. Şayet Gür ailesi gizli ya da aşikar ortaklarını ikna edemiyorsa artık vebalini paylaşırlar. Korsika'lı Napolyon Bonapart gibi para para para diye yaşamak anlık mutluluğu yaşatır.