Yüzyıllardır elleriyle yaptıkları putlara tapan bir toplumda, normal olanın aksine davranmaktır zoru seçmek. İbrahim tüm putları kırdıktan sonra en büyük putun üzerine asmıştı elindeki baltayı… Sonunda ateşe bile attılar ama yakmadı ateş…
Kolay olan herkes gibi kör, sağır, dilsiz olmaktı. Uyumlu olmaktı. O zor olanı seçti peki kim kazandı?.. İbrahim’i ateşe atanları kimse tanımaz Nemrut’tan başka. Nemrut’a dalkavukluk yapanların ismi anılmaz, servetleri, makamları, şanları da vardı oysa… İbrahim’in ateşine su dökmeye çalışan karıncayı anarız, hayırla yad ederiz zoru değil hatta imkansızı seçtiği halde…
Tercihlerimiz bizi biz yapan değerlerdir. Elimizde olmayandan sorumlu değiliz. Ancak hayata anlam katan imtihan şuuru dahilinde bazen tercihlerimizle puan alır sınıfı geçeriz veya kalırız. Kahramanlar, kurtarıcılar, efsaneler, olağanüstü karakterler sorumluluklarımızı üzerlerine yüklediğimiz kişiler olmamalı. “Kahramanlık, babayiğitlik nefsini yenmektir” derdi dedem. İbrahim olmak değil belki ama İbrahim gibi olmak, karınca gibi olmak elimizde…
Eski çağlarda nasibi olana, hakikati görmek belki de daha kolaydı. Bugün algı denen muhteşem bir güç var. Toplumlar, milletler tüm dünyada makro anlamda algı ile yönetiliyor, yönlendiriliyor. Algı yönetimi olmayan çok iyi bir ticari ürün bile zamanla yok olabiliyor. PR veya reklam çalışması çoğu zaman geniş kitleleri kandırabiliyor, gerçekleri gizleyebiliyor, şov amaçlı basit hareketlerden kahramanlık hikayeleri çıkarabiliyor…
Ecdadımızın tâbi olduğu medeniyetimizde, başkasının ne dediğine bakmadan hakikati tüm çıplaklığı ile görmek ve haksızlık varsa karşı çıkmak öğretiliyor. Gösteriş, riya; şirk sayılıyor, hatta yapılan iyiliğin, güzelliğin gizlenmesi tavsiye ediliyor...
Milletimiz üzerinde sistemli olarak; sinsice uzun yıllardır devam eden yozlaştırmanın farkına varmak da zoru seçmektir. Zira farkında isek gereğini yapmalı üzerimize düşen sorumluluk gereği insanları aydınlatmalıyız. Bu hakikati görmek yerine hamaset naraları atmak işin kolayına kaçmaktır. Tarihinde altın sayfalar olan milletimiz tam da bu hassasiyet ile millet olmuş, nice toplumlara da medeniyet öğretmiştir…
Medeniyetimiz gerçekçidir, hayalci değildir, dünyayı da ihmal etmez. Sosyal adaleti sağlamakla toplumda huzuru temin etmeyi öğütlemiştir. Adaletiyle devlete olan güveni tesis eden, sosyal adaleti teşvik eden, iyiliğin merhametin insanlığın öne çıktığı bir sistem…
Zor olan nefsine hâkim olmaktır…