Akdeniz Üniversitesi'nden Prof. Dr. Fatih Onur liderliğindeki ekip, Muğla'nın Fethiye ilçesi Yeşilüzümlü sınırlarında, deniz seviyesinden 1000 metre yukarıda konumlanan 15 hektarlık Kadyanda'da yürüttükleri yüzey araştırmalarında 2024 yılında 30 yeni kitabe keşfetti. Prof. Dr. Onur, Köln Üniversitesi'nden Prof. Dr. Werner Tietz'in bilimsel desteği ve kısmi mali katkısı ile Koç Üniversitesi Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nin de projeye destek sağladığını ifade etti. Fethiye Müze Müdürlüğü koordinasyonunda ilerleyen çalışmalara Fethiye Belediyesi, Yeşilüzümlü Muhtarlığı ve Jandarma Komutanlığı'nın da katkıları oldu.
Stratejik Konumda Önemli Bir Bağlantı Noktası
Kadyanda'da çok sayıda kalıntı bulunmasına rağmen, Fethiye Müzesi'nin gerçekleştirdiği kurtarma kazıları dışında yeterli bilimsel çalışma yapılmadığını belirten Prof. Dr. Onur, bu nedenle antik kentte kapsamlı bir yüzey araştırması başlattıklarını söyledi. Dağlık bir alanda yer alan antik kentin, Fethiye ve limanına hakim bir konumda olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Onur, kentin klasik dönemden itibaren kuzeye giden tüm yolları kontrol edebilecek stratejik bir kavşak noktası olduğunu dile getirdi.
Yeni Yazıtlar Işığında Kentin Geçmişi
Kentte daha önce sınırlı sayıda Alman araştırmacının çalıştığını aktaran Prof. Dr. Onur, şu anda yaklaşık 105 yazıt bulunduğunu ve yeni keşfedilen 30'dan fazla kitabede önemli bilgilerin yer aldığını kaydetti. Bu yazıtlardan beklentilerinin, kentin Roma öncesi dönemdeki statüsünü anlamak olduğunu ancak henüz bu konuda yeterli veri elde edemediklerini ifade etti. Ancak araştırmalar sırasında, kentin terk edilmeden önceki görkemli dönemine dair dikkat çekici bir bulguya ulaştıklarını belirtti. Prof. Dr. Onur, MS 2. yüzyılda kentin bir spor merkezi haline geldiğini, yüksek rakımlı bir yerde bu denli yoğun sportif faaliyetlerin görülmesinin ilginç olduğunu söyledi.
Nadir Bir Sporun İzleri
Bulunan 30 yazıttan birinin özellikle dikkat çekici olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Onur, bu yazıtta ender rastlanan bir sporun adının geçtiğini belirtti. Bu sporla ilgili yarışmaları düzenleyen bir şahsın kendi yazıtının bulunmasının, kent için önemli bir detay olduğunu aktardı. Antik dönemde güreşin popüler bir spor olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Onur, bu yazıttaki bilgilerin bir ilk olduğunu söyledi. Yazıtta, güreşin yanı sıra boks ve karate unsurlarını içeren, fiziksel olarak zarar verici ve hatta ölümcül olabilen "pankration" sporundan bahsedildiğini açıkladı.
Kentte İlk Kez Bir Yazıtta Pankrationa Rastlandı
Bölgedeki diğer antik kentlerde bu spora dair az sayıda atıf bulunduğunu belirten Prof. Dr. Onur, Kadyanda'da doğrudan bu yarışmaları organize eden kişinin heykelinin kaidesinde, güreşle birlikte pankrationun da anıldığını söyledi. Bu kişinin tüm organizasyonu üstlendiği ve hatta masrafları kendi cebinden karşıladığı belirtildi. Yazıtta, kentin eski gymnasion binasının onarılarak yeniden işlevsel hale getirildiği bilgisi de yer alıyor. Gymnasionun Yaşlılar Meclisi aracılığıyla inşa edildiği, müsabakaların düzenlenip ödüllerin verildiği anlaşılıyor. Bu bilgiler, kentteki sportif faaliyetlerin yanı sıra, Helenistik döneme kadar uzanabilecek eski bir gymnasionun varlığını da ortaya koyuyor.
Moral ve Ekonomi İçin Şenlikler
Güreş ve pankration gibi "Kutsal Yarışmalar"ın sadece eğlence amaçlı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Onur, o dönemde imparatorluk genelindeki ekonomik sorunlara dikkat çekti. Bu tür yarışmaların, hem halkın moralini yükseltmek hem de ekonomik canlılık sağlamak amacıyla düzenlendiğini ifade etti. Yarışmalar sayesinde bölgeye insan akını olduğu ve bu durumun yerel ekonomiyi canlandırdığı, dolayısıyla etkinliklerin ekonomik boyutunun da olduğu bir bayram atmosferi yarattığı belirtildi.
Gizemli Terk Ediliş
Kentin en çarpıcı özelliğinin terk edilmiş olması olduğunu dile getiren Prof. Dr. Onur, kentteki yapıların ağırlıklı olarak Roma dönemine ait olduğunu ve Roma sonrası dönemlere ait, bir kilise veya Hristiyanlık izine dahi rastlanmadığını söyledi. Bu durumun antik kentler için alışılmadık bir durum olduğunu vurguladı.
Düzenlenen müsabakaların muhtemelen kentin son parlak günleri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Onur, kentin Hristiyanlığı görmeden terk edildiğini belirtti. Bu duruma en olası açıklamanın, deprem sonucu zarar gören ve onarılamayan su sarnıçları sistemi olduğunu söyledi. O dönemde insanların ovalara inmeye başlamasıyla birlikte kentin terk edilerek aşağılarda yeni yerleşimler kurulmuş olabileceği tahmin ediliyor.
Prof. Dr. Onur, stratejik konumu, verimli ovası ve Telmessos limanına yakınlığıyla avantajlı bir noktada bulunan Kadyanda'daki çalışmalarının bir amacının da kentin planını çıkarmak olduğunu belirtti. Bu amaçla Akdeniz Üniversitesi'nden Doç. Dr. Nusret Demir ile işbirliği yaptıklarını söyledi.
Lidar Teknolojisiyle Kentin Üç Boyutlu Haritası Çıkarıldı
Doç. Dr. Nusret Demir ise Kadyanda'da dronlarla gerçekleştirilen lidar taraması hakkında bilgi verdi. Bu yöntemin bitki örtüsünün altındaki ve üstündeki verileri eş zamanlı olarak yüksek hassasiyetle toplama avantajı sağladığını belirtti. Uygulanan özel yöntemlerle bitki örtüsünün dijital olarak temizlendiğini ve santimetre düzeyinde hassas arazi modelleri oluşturulduğunu aktardı. Oluşturulan üç boyutlu dijital ikizin arkeologlarla paylaşıldığını söyledi.
Lidar çalışması sayesinde alanda gözle görülemeyen yapıların tespit edildiğini ve kentin birebir ölçekli üç boyutlu haritasının çıkarıldığını belirten Doç. Dr. Demir, yoğun bitki örtüsünün normal görüntüleme yöntemleriyle veri almayı imkansız hale getirdiğini, bu nedenle lidar teknolojisinin kullanıldığını vurguladı. Bitki örtüsünün doğru şekilde ayıklanmasının, yanıltıcı bulguların önüne geçmek açısından kritik olduğunu sözlerine ekledi. -Haber Merkezi