Atatürk Millî Mücadele dönemi boyunca, Kurtuluş Savaşı süresince ve daha sonra da Cumhuriyet döneminde pek çok şehir ve kasabamızı, hatta köylerimizi ziyaret etmiş, oralarda konaklamış ya da yaşamış, vakit geçirmiş, bazen önemli kararlar almış, bazen önemli olayların başlangıcı bu evlerde başlamıştır. Bu binaların hemen hepsine önce Devlet, olmazsa yerel halk ya da belediyeler sahip çıkmış ve çoğunlukla da Atatürk müzesi, evi olarak bu binalar korunmuşlardır. Bu yapılardan bazısı Atatürk’ün bizzat inşaatında dahli olan yapılardır. Yalova Köşkü, Söğütözü Dinlenme Evi, Florya Deniz Köşkü gibi. Bir açıdan bakıldığında Atatürk evi ya da köşkleri sayıca epey fazladır ve çeşitlidir.
Sıfırdan tasarlanmış yapılar Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Yalova Köşkü, Florya Köşkü, Söğütözü Atatürk Evi, Atatürk Orman Çiftliği Atatürk evi (Selanik Evinin kopyası) gibi yapılardır. Bu köşk ve evler Atatürk’ün kendi arzusu ile yaptırılan gayet mütevazı yapılardır.
Uyarlanmış yapılar, (var olan eski bir yapı Atatürk’ün ihtiyaçlarına göre tamir, bakım ve bazı eklerle yenilenmiş) ise, Çankaya Cumhurbaşkanlığındaki Atatürk Müze Köşkü eski bağ evi, Trabzon Atatürk Evi gibi yapılardır. Atatürk Çankaya’da ikamet etmeden önce, Ziraat mektebinde, Ankara Garı İstasyon Direksiyon binasında, gayet elverişsiz koşullarda yaşamış, millî mücadeleyi koordine etmiş ve yönetmiştir. Ankara’nın daimî bir başkent olması kararından sonra da kendisine hediye edilen Çankaya’daki bağ evinde ikamet etmiştir.
O yıllarda bir kente bir görevli gittiğinde genellikle o kentteki bir yakınında ya da çok önemli biri ise o kentin ileri gelenlerinin gösterdiği böyle bir ev ya da binada ya da bizzat kentin ileri gelen kişisinin evinde kalırlardı. Millî mücadele yıllarında ve sonrasındaki Atatürk’ün ziyaretlerinde aynı şekilde, var olan resmî bir kurum yapısı kısa sürede yatılabilecek bir konuma getirilmiş ve bu tür binaları karargâh ve ikamet yeri olarak kullanmıştır. Bu tahsis edilen yapıların yanında anlaşılmaktadır ki yerel görevliler, ya da halk can-ı gönülden evini Atatürk’e tahsis etmiştir. Hâlen bu evlerin pek çoğu restore edilerek Atatürk Müze Evi olarak o yerleşim yerinde ziyarete açılmıştır. Evlerin hemen hepsinde Mustafa Kemal Atatürk’e ait bugüne kadar kalanlardan şahsi eşyaları, o evi ziyaretinde kullandığı mobilyalar, o evin değerini belirten kıymetli evraklar, eşyalar bulunmakta, bunun yanında da yöresel olarak o ev ve dolaylarında kullanılan etnografik bazı eşyalar da sergilenmektedir. Dolayısı ile hiç bir Atatürk evindeki eşyalar diğer Atatürk evinde bulunmazlar. Bu tüm Atatürk evlerinin birbirinden farklı olduklarını ve müze ziyaretleri açısından özgün olduklarını göstermektedir.


Bu binalar kullanıldıkları tarihler kronolojik olarak sıralandığında Kurtuluş Savaşı, millî mücadelenin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün öncelikle manevi izleri, bu süreç zarfında binanın özgün durumu, Atatürk’ün bazı şahsi eşyaları, diğer tarihi değeri olan müze eşyaları incelenerek takip edilebilmektedir. Bu evlerin varlığı millî mücadelede yerel halkın ve o kentin ileri gelen şahıslarının Mustafa Kemal Atatürk’e ve millî Mücadeleye nasıl desteklerini esirgemediklerini göstermesi bakımından önemlidir. Pek çoğu Atatürk’e ihtiyaç duyduğunda sahiplerince kapılarını açmış, Cumhuriyet kurulmasından yıllarca sonra bile olsa hatırasına hürmeten satılmamış, yıkılmamış ancak kendisine hediye edilmişlerdir.
Bu binaların, pek azı hariç, çoğunun ortak özelliği geleneksel Türk evi, kır evi tipinde olup bir başkomutan ya da Cumhurbaşkanı için özel olarak tasarlanmış olmamalarıdır. Bugün Cumhurbaşkanlığı Çankaya yerleşkesindeki bağ evi, (Atatürk Çankaya Müze Köşkü) bile böyledir. Bu açıdan bakıldığında köşkler ve evleri iki gruba ayırıp özel olarak Atatürk için sıfırdan tasarlanmış yapılar ve uyarlanmış yapılar olarak sınıflandırmak da mümkündür.

Alanya Atatürk evinin öyküsü de şöyle.
1920’liyılların hemen başında Azakoğlu Lord Tevfik de kendine bir ev yaptırmak istiyordu. Henüz mübadele olmamıştı. Ailenin diğer üyelerinin de çok güzel konakları vardı. Mısır’dan getirdiği ustaların yanısıra yerli Sarrafoğlu sülalesinden Pandeli Usta ve Atanazoğlu sülalesinden Beyri ustanın o mahir ellerinden arzı endam ediyor. Birisi konağın taşlarının yapımını üstlenen bir taş ustası ki; o dönemde dillere destan bir işçiliği var, diğeri de ağaç ustası. Atanazoğulları o dönem Alanya'sının önde gelen ailelerinden. Dimitri Efendi mübadele öncesi gayr müslim Rum ailenin temsilcisi yani muhtarı. Dileyenler muhtarlık mührünü kıymetli Murat Levent Koçak beyin Alanya’dan Nea İonia’ya adlı eserinden görebilirler. Bu iki usta akraba olan insanlar ve o dönem Alanya'sına ev mimarisi anlamında görsel şölen yaşatan kişiler. Zira yaptıkları eserler hala ayakta duruyor.

Aile üyeleri dönem Alanya'sında çok saygın. En iyi okullarda okuma fırsatını elde ediyorlar. Üst düzey bir yaşam standardına sahipler. Mesela Sarı Şevki, Mekteb-i Harbiye-i Şahane’de okuyor. Mezuniyete çok az bir zaman kala okuldan ayrılıyor. O dönemdeki siyasi olaylar da bunda etkilidir desek yalan olmaz. Hatta mimarlık ihtisası bile yapmış olması çok enterasan. Atatürk’ün dönem arkadaşı. Mustafa Kemal sonraki yıllarda Sarı Şevki için neşeli bir gençti diyor. Askeri koğuşta birlikte kalıyorlar. Hatta öyle ki Atatürk’ün Alanya’ya gelişi sırasında Sarı Şevki’nin evi Lord Tevfik’in evine göre daha küçük kaldığından, abimin evi varken benim evde kalması yakışmaz der. Ama Atatürk ile beraber gelen erkanı için de kendi evi tahsis edilir. Planlamaya göre de bu ev Mareşal Fevzi Çakmak ve birkaç devlet erkanına düşer (Sarı Şevki’ye Atatürk’ün duyduğu muhabbetin bir tezahürünü de 1933 yılındaki mzearlıklar hadisesinde görüyoruz. Kuyular önü ve şimdiki belediye arasındaki mezarları kaldırıp yol açmak isteyen dönemin Kaymakamına karşı ayaklananlar arasında ve hapse atılanlar arasında Sarı Şevki de var. Telgrafla Atatürk’e ulaşılınca, 'Sarı Şevki’nin olduğu yerde irtica olmaz, salıverin “Cevabı çok manidardır.)
Şimdiki Atatürk evinde hummalı bir çalışma vardı. Kadınlar bir yandan evi temizleyip bir yandan da paşanın yatak odasının sergilerini seriyorlardı. Bir diğer yandan da tesisatçı bir başka evden sökülüp getirilen o dönem için modern olan küveti banyoya yerleştirmekle meşguldü. Atatürk’ü Lord Tevfik kapıda karşılar. Atatürk’ün planlanan takvimden önce gelivermesi Lord Tevfik’İn evindeki çalışmaları da hazırlıksız yakalamıştır. Öyle ki ailenin en yeni gelini Betül Tokuş hanımın çeyizi bu eve taşınıyor. Bu çeyiz Beyut’tan alınmış çeyizlerdi. Ailenin Beyrut ve benzeri yerlerle olan ticari irtibatı, pek çok Avrupai öğenin özel yaşamlarına dahil edilmesi sonucunu doğurmuştu.
Önce Atatürk, sonra heyet banyolarını yaptılar, traş oldular, dinlendiler ve ikram edilen kahveyi Lord Tevfik, Sarı Şevki,Fevzi Çakmak paşa vb ile hep beraber içtiler.Kahve üçüncü kattaki büyük salonda içiliyor.Konuşmalar genelde havadan sudan şeylerdi. Zaten Lord çok konuşmayan, ketüm ama vakarlı ve otoriter bir fıtrata sahiptir. Ama, mahremiyet kuralları gereği ev kadınlarının sırtını dönmesi Atatürk’ün canını sıkıyor ve bu durum, yüzünden okunabiliyordu. Hatta o gün 16 yaşında olan Nezihe Soydan Hanım Atatürk’ün yatağının yaygısını sererken arkasındaki sese dönünce karşısında Atatürk’ü görüyor ve 'fendim sizi yarın bekliyorduk' der.
Buna da Atatürk çok can sıkar. Yine o dönemde Nazmi Hacıkadiroğlu’nun evinden sökülüp getirilen ısıtıcıyı takmaya çalışan ustaya Atatürk ismini sorar. Adım Gazi diye cevap verince Atatürk buna da bozulur. Zira o dönemde gazi denince akla kendisi gelmektedir. Ama ustanın adının Gazi olması ihtimali aklına gelmemiştir ve kendisiyle dalga geçtiğini zannetmiştir. Bu sohbet sırasında Atatürk’e sürekli paşam diye hitap eden dönemin Kaymakamına; 'Meclis’in; paşalık, beylik, efendilik gibi ünvanları kaldırdığını bilmiyor musunuz? Sizi İçişleri Bakanlığı'na şikayet ederlerse ne yapacaksınız' şakasını ciddiye alan Kaymakam,
'Paşaların paşası… Bu millet saygı duyduğu müstesna evlatlarına paşa der. Analar bebeklerini bu mertebe niyazı ile ayaklarında sallarlar. Siz tarih yapmış insansınız. Bırakınız benim neslim bu yolda gitsin. Bizden sonra gelecek nesiller nasıl olsa kanunların yoğurduğu kuşak olacak. Beni bağışlayınız. Şu halde kim sizden daha çok hürmete layıktır?' deyince Atatürk’ün gözleri dolar ve konuyu değiştirir. Sonradan öğrenir ki Kaymakam, vakti zamanında Atatürk’ün komutanlarından birisinin damadıdır.
3 saat kadar Alanya’da kalan Atatürk çok hazırlık olmayınca yapacak bir şey de yok deyip ayrılmaya karar veriyor ve ayrılırken büyük bir kalabalıkla uğurlanıyor. Tabi Atatürk için hazırlanan odaya temizlik hariç hiç bir zaman girilmiyor. Aile içinde o odanın adı Atatürk’ün odası olarak kalıyor. Ev resmen Atatürk evi olarak bağışlandıktan sonra da odanın eşyaları durmaya devam ediyor. Bu bilgiyi de 12 yaşından itibaren 15 yıl boyunca Lord’un ev işlerinde, özellikle yemek yapımında yardımcılığını yapan Durdu Çağlar hanımdan aldım. Sağlık ve afiyet dilerim.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 18 Şubat 1935’te Alanya’ya yaptığı ziyarete ev sahipliği yapan bu ev, sahibi Rifat Azakoğlu tarafından Kültür Bakanlığı’na bağışlanarak 1987 yılında müze haline getirilmiştir. 19'ncu yüzyıl Türk mimarisinin özelliklerini yansıtan bahçe içinde üç katlı binanın giriş katında Atatürk’ün kişisel eşyaları, fotoğraflar, Atatürk’ün Alanyalılara gönderdiği telgraf ve diğer tarihi belgeler sergilenmektedir. Üst katın odaları ise geleneksel bir Alanya evinin etnografik eşyalarıyla donatılmıştır.
Bu minvalde evin Atatürk evi olarak tescilinde büyük emeği olan Tevfik Hacıhamdioğlu hocamızı rahmetle anıyorum. Ayrıca bu güzel bilgilerin sizlere sunulmasında emeği olan, verdikleri bilgilerle bana kaynaklık eden son kuşak aile fertlerinden Avukat Hüseyin Azakoğlu beyefendiye, Necip Azakoğlu beyefendiye, Feyza Azakoğlu hanımefendiye ve beni evlerine kabul edern Çağlar ailesi Durdu hanım ve Mustafa Çağlar beye ve Murat Levent Koçak beyefendiye sonsuz teşekkürlerimle.
Genelde biyografik makale yazmak adetim değildir. Lakin beni çok etkileyen Azakoğlu Tevfik Efendi’yi, Alanyamızın yakın geçmişinde bu kadar güzel bir iz bırakması hasebiyle kayıtlara geçirmek istedim. Bugün onlarca hayır kurumlarına adeta dayelik etmiş bu güzel insanın ruhu şad olsun.
Geçmişten Geleceğe Alanyamızın bir başka konusunda buluşmak üzere esen kalın.