Alanya Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 3. Uluslar arası Çocuk Festivali’nin 5’inci gününde çocuklar doğa dostu Dodo kuşu ile coşmuştu. Etkinlik kapsamında çocuk kitabı yazarı Burcu Bahar, “Doğa Dostu Dodo Alanya” kitabını tanıttı. Bahar, kitapta yer alan öykü kahramanı Dodo ile yaptığı gösterilerle çocuklar için anlamlı ve eğitici bir söyleşiye imza attı. Dodo’nun Alanya macerası ve ‘Saklasak da Dodo’yu Nereye Saklasak’ şarkısı ile çocuklara eğlence dolu dakikalar yaşatan yazar Burcu Bahar, aynı zamanda eğitici oyunlar ve drama ile minik konuklarına doğanın önemini anlattı. Bahar, çocuklara nasıl hikaye yazabilecekleri konusunda da ipuçları verdi. Sahne performansının ardından kitap standına giden Bahar, çocuklara Doğa Dostu Alanya kitabını imzaladı. İmza töreninin ardından Alanya Postası’nın sorularını yanıtlayan Bahar, ebeveynlere çocuklarının daha çok kitap okuyabilmeleri için de önerilerde bulundu.
‘KİTAPLARIM NOHUT, FASULYE VE ISPANAK KOKAR’
– Gülşah Anak: Yoğun temponuzda sorularımızı yanıtlamayı kabul etmeniz bizleri mutlu etti. Bize tekrar kendinizden, akademik geçmişiniz ve çocuk kitabı yazarlığı serüveninizden bahseder misiniz?
-Burcu Bahar: Aslında ben bu tür sorulara şöyle cevap veriyorum. Çalışan bir annenin tezgah üzerinde kitap okuyan kızıyım. Annem çok yoğun çalıştığı için sürekli işten eve geldiğinde yemek yaparken kitap okumayı da çok sevdiğim için tezgahın üzerine çıkıp saatlerce kitap okurdum. Yemek pişene kadar, salata olana kadar kitap okurdum. O nedenle benim kitaplarım genelde nohut, fasulye, ıspanak kokuyor da diyebilirim. Yıllar boyunca o kadar çok kitap okudum, o kitaplar içerisinde o kadar çok yoğruldum ki gün geldi artık yazma ihtiyacı başladı. Ufak hikayeler, şiirler derken kendimi bu dünyanın içinde buldum. Ama tabii bu dünyaya katılmamdaki özellikle çocuk edebiyatına katılmamdaki neden oğlum ve kızım. Kızım doğduktan sonra çocuk kitaplarında çok büyük bir boşluğun olduğunu fark ettim. Ben de yazmayı çok sevdiğim için çocuklarıma yazdığım hikayeleri başka çocuklarla da paylaşmak istedim. Aslında kitapların doğuş şekli buydu. Normalde inşaat mezunuyum ama bugünlere nasıl geldiniz derseniz hakikaten kitap okuyarak. Söyleşimde de belirttiğim gibi yazmak için kitap okumak gerekiyor. Sözcükleri iyi tanımak gerekiyor. O günden bugüne kadar da kitap yazmaya devam ediyorum.
‘ÇOCUKLARA DOĞA TEMASINI İŞLERKEN NESLİ TÜKENMİŞ BİR KUŞU SEÇTİM’
– G.A: Yakın zamanda bir kitabınız daha yayınlandı. Eserinizin çıkış aşamalarından bahseder misiniz?
– B.B: Dodo Alanya’da kitabım şu şekilde ortaya çıktı. Dodo, doğa dostu bir kuş. Bildiğiniz üzere şu anda doğayı kurtarmak üzerine çocuklarımıza bazı temalar işlememiz gerekiyor. Amacım aslında biraz da olsa bunu anlatmaktı. Hiç bilinmeyen bir kuş yıllar önce nesli tükenmiş olan Dodo’yu kullandım. Çünkü Dodo, çocuklar için çok sevimli bir karakterdi. Dodo’yu gezdirdik. Şu anda durağı Alanya, Alanya’da Kızılkule’den Tershane’ye bir yolculuğumuz oldu. Bu sırada ben de buraya ait olan ‘Tirik’ isimli sincap türünü öğrendim. Kartal ve Tirik ona Alanya’yı gezdirirken izinsiz ağaç kesiliyor ve izinsiz ağaç kesimini engellemeye çalışıyorlar. Ben şarkı yazmayı da çok seviyorum. Hepsinin arkasında bir tekerleme var. Tekerlemeleri de şarkıya çeviriyorum. Dodo Alanya’da kitabının da bir şarkısı var. Bu da bir sürpriz oldu ve şarkıyı da kızım seslendirdi. Onu da stüdyoya soktuk ve Dodo Alanya’yı da o seslendirdi. O nedenle benim için ekstra önemli bir kitap.
‘OKUMAK BİTMEDİĞİ SÜRECE YAZMAK DA BİTMEZ’
– G.A.:Gelecek dönem için planladığınız çalışmalar neler? Takipçilerinizi bir sürpriz bekliyor mu?
– B.B: Projelerimiz hiç bitmiyor aslında. Birisini yazarken bir başkası aklınıza geliyor ve onu kenara atıyorsunuz. Bazen hiç beklemediğiniz bir anda devam etmeyi planladığınız konu yarıda kalıyor, diğerine geçiyorsunuz. Evet şimdi bir seri projem var. Seri bir kitap çıkarmak istiyorum. Belki yaş aralığı 3-6 yani daha küçük olabilir. Ama dediğim gibi hiç bitmiyor. Okumak bitmediği için yazmak da bitmiyor.
‘ÇOCUKLARIMIZ BU TÜR ETKİNLİKLERİ ÇOK ÖZLEDİ’
– G.A.:Alanya Belediyesi’nin böyle bir festival çatısı altında çocukları bir araya getirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
– B.B.: Gerçekten pandemi sürecini çok zor atlattık. Benim de iki çocuğum var biri 17 biri 12 yaşında. Hepsi evde eğitim aldılar ve haklı olarak nefes alamadılar. Bu şenliğin eve kapanan, saatlerce çevrimiçi ders alan bütün çocuklara çok iyi geldi. Gördüğünüz üzere zaten cıvıl cıvıl. Etkinlik de çok dolu dolu ve keyifli geçti. Bu süreçte ben yine çevrimiçi etkinlikler yaptım ama tabii ki şu iletişim çok başka bir şey. Çok özlemişiz bugünleri. Alanya Belediyesi kesinlikle harika bir şenlik düzenlemiş. Kendilerine de teşekkür ettim. Alanya Belediye Başkanımıza, tüm ekibe ve Alanya Belediye Tiyatro Müdürlüğü’ne tekrar teşekkür ediyorum.
‘HER ÇOCUĞUN KENDİNE HAS BİR YAZMA YETENEĞİ VARDIR’
– G.A.:Keyifli bir sunum da gerçekleştirdiniz. Sunumunuzun konusunu belirlerken neleri kriter olarak aldınız?
– B.B.: Konumuz zaten doğaydı. Onun dışında aslında her çocuğun kendine ait bir yazma yeteneği olduğunu biliyorum. Okuyan çocuklar yazmak istiyorlar ama nasıl yazacaklarını bilmiyorlar. Ben bunu bir oyunla onlara doğaçlama bir hikayenin nasıl yazılabileceğini anlatıyorum. Aynı zamanda hem doğayı gezdik, hem doğayı koruduk. Hem de Alanya’yı gezdik. Tabii ben de bu çalışmaları yaparken kendim de hazırlanıyorum. İnteraktif olsun onlar da katılsın istiyorum. O nedenle ortak bir çalışmayla çok güzel bir etkinlik oluyor bence. Alanya’daki sunumumda da çok eğlendik.
‘ÇOCUKLARIMIZA OLUMSUZLUKLARI UNUTTURMALIYIZ’
– G.A.: Bildiğiniz üzere son günlerde çocuk istismarı çok kötü örneklerle gündeme geldi. Ne yazık ki en karşılaştığımız bir örnekte bu konu medyada da çok açık bir şekilde yansıtıldı. Siz bu konu hakkında çocuklarla iç içe olan bir yazar olarak neler söylemek istersiniz?
– B.B.: Ben kesinlikle açık bir şekilde lanse edilmesini çok doğru bulmuyorum. Bu çocuklar ileride büyüyecekler ve biliyorsunuz artık bir tablet bir telefonla sürekli her şeye ulaşabiliyoruz. Kendilerini , o yaşadıkları olumsuzlukları orada görmek isteyeceklerini çok düşünmüyorum. Hukukun bu konuyu sağlam kanunlarla çözebileceğine inanıyorum. Belki de bu çözümsüzlüklerden dolayı medya kullanılıyor ama çocukların geleceğini düşünmek lazım. O nedenle en azından ben böyle bir paylaşım yapmıyorum. Tam tersine biz bunlara çözüm bulup onları bu yaşadıkları kötü şartlardan kurtaralım ve onları unutturalım isterim. Aslında bunları yapabilmek de çok kolay. Hepimizin elinde.
‘KİTAPLAR SADECE UYKU KİTABI DEĞİLDİR’
– G.A.: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, bizler aracılığıyla vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
– B.B.: Biraz önce ebeveynlere dediniz, onlara şunu söylemek istiyorum. Bizim en büyük problemimiz kitapları uyku kitabı olarak kullanmamız. Çocuklarımız yatmadan önce iki sayfa kitap okuyalım bitsin diyoruz. Kitaplar uyku kitabı değildir. Her saatte, her yerde, her şekilde okunabilmeleri gerekir. Biraz çocuklarımıza bunu anlatmalı ve bunu göstermeliyiz. Çünkü belirli bir yaşa gelen bir çocuk bir süre sonra kitap okumayı bırakıyor. Bana fuar ve etkinliklerde geliyorlar, ‘Burcu Hanım çocuğum kitap okumayı bıraktı’ diye soruyorlar. Uyumadan önce ödev yaptıklarını ve çok yoruldukları için kitap okumadıklarını söylüyorlar. Tabii ki okumaz. Çünkü ödev yaptı ve yoruldu. Bazen kitap okumayı da dinlenme aracı olarak kullanmıyorlar. Ama boş vakitlerinde, arabayla bir yere giderken bazen okulda, bazen servis veya bizleri beklerken okuyabilirler. Ebeveynlere bunu söylemek istiyorum. Lütfen kitapları sadece uyku kitabı haline getirmesinler. Kitapla kalın, sağlıkla kalın. – Gülşah ANAK