Maç bitti, futbolcular gitti! Geriye karmaşık duygular, anı ve yorgunluktan başka bir şey kalmadı. O andan itibaren tek amaç bir an önce sevdikleri ile buluşarak başka boyuta geçme.
Maç bitti, takımlar gitti! Soyunma odasında takımlardan geriye yazı tahtasındaki taktiklerden, mentol kokusu, soda şişesi, bandaj ve plasterden başka bir şey kalmadı.
Maç bitti, hakemler gitti! Geriye itiraz, tepki ve küfürden başka bir şey kalmadı.
Maç bitti, Seyirciler gitti! Tribünde kırılmış birkaç plastik koltuk, eğlenceden arta kalan çekirdek kabuğu, plastik su şişesi, boş sigara paketi ve izmaritten başka bir şey kalmadı…
Maç bitti, güvenlik görevlileri gitti! Görevliler telaşlı ve yorgun, içlerinde uykusuz olanlar var. Seyircilerden geriye kutuda toplanan bozuk para ve çakmak tutanağından başka bir şey kalmadı…
Maç bitti, herkes gitti! Canla başla çalışan görevliler ellerini çabuk tuttu. Kale direklerinden fileler söküldü. Sular kesildi ve ışıklar söndürüldü. Stadyuma hüzün çöktü. Yıldızlar gidince geriye zeminde bozulmuş çim ve tepesinde bulutlardan başka bir şey kalmadı…
Maçta olan herkes günün yorgunluğunu atmak, eğlenmek ve oyalanmak için televizyonun karşısına geçti. Futbol program sunucuları büyütülmüş takım maçını izledikten sonra maçtan gelen insanlara seslendi: “İşiniz yoksa bizden ayrılmayın, az sonra izlediğiniz maçı size anlatalım.”
Aslında konu çok basittir: Futbolun tanımı futbolu anlatmak için yeterli değil. Çünkü futbol ‘görevi, yetki ve sorumluluğu’ olan insanlarla bir oyundan çok daha fazla bir şeye dönüşüyor. Tabi ki anlayana!