Cennet köşemiz, masmavi denizi ile tarihi dokusu ve bin bir renkte bitki çeşitliliğiyle, ormanlık alanlarıyla, serin yaylarıyla göz kamaştıran, ulaşımın her yana kolaylıkla sağlandığı, güzelliklerini saymakla bitiremeyeceğim dünyadaki cennetimiz Alanyamız… 
Ancak son yıllarda bu güzelliğin ardında, tıpkı nemli yaz akşamlarında üzerimize çöken o yapışkan his gibi bir sorun, artık sessizce değil bağıra bağıra hissettiriyor kendini. Bunun adı İklim değişikliği. Turizmin kalbi Alanya, iklim değişikliğinin en kırılgan olduğu sektörlerden biri. Daha uzun ve sıcak yazlar, ilk başta kulağa hoş gelse de, turistlerin ve her birimizin konforunu azaltmakla birlikte ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecek düzeye dayandı. Deniz suyu sıcaklığındaki artış, deniz canlılarının yaşam alanlarını tehdit ederken plajlarımızın erozyonla karşı karşıya kalma riskini de arttırıyor. Peki ya kuraklık tehlikesi? Otellerin ve tarım arazilerinin en önemlisi de evlerimizin su ihtiyacı nasıl karşılanacak?
Sadece turizm mi etkilenecek sanıyoruz? Alanyamızın bereketli toprakları çok büyük tehdit altında. Yağışların hiç olmadığı kadar azalması, kışın ortasında yaşadığımız ani sıcaklıklar, bir anda gelen soğuk hava dalgaları, yaşanan ani don olayları daha geçenlerde tüm tarlalardaki rekolteleri düşürdü. Portakal bahçelerimiz avokado tarlalarımız, seralarımız… Hepsi bu tehdidin altında…
Peki, bizler bu durum karşısında neler yapmalıyız?
Değerli okuyucular, bu gerçekten çok mühim bir mesele. Benim için en öncelikli olan doğanın katledilmesi meselesi. Alanyamız’da neredeyse yeşil alan kalmadı. Her yanımız beton yığını. Şehrimizi yeni inşaatlarla işgal etmek bir yana halihazırda olan yapıların dahi bir kısmını ortadan kaldırmanın yollarını aramalıyız. Yurtdışı seyahatlerimde bizdeki Dimçayı bölgesi tarzında olan doğal yapıların içerisine bir tane çivi, bir tane levhanın bile asılı olmadığını gördüğümde içim huzur dolarken, bizler her yanı tesislerle kuşatıyoruz ve inanılmaz pahalı mekanlar haline getiriyoruz.
Yerel yönetimler acilen sürdürülebilir turizm politikalarını geliştirmek, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak, su kaynaklarını koruma altına almak, yeşil alanları hızlı bir şekilde arttırmak ve iklim değişikliğine karşı şehri korumak zorundadırlar. Unutmayalım ki Alanya sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de yaşam alanı. Bu cennet köşesini korumak, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı mücadele etmek hepimizin sorumluluğu. Bu çığlığa kulak verelim.
Alanyamızın geleceği için hep birlikte harekete gecelim. Aksi takdirde bu güzelim şehir yalnızca sıcak yaz günleriyle değil, iklim değişikliğinin yakıcı sonuçlarıyla da anılmaya başlanacak.
Kalın sağlıcakla…