Bu hafta basına ve sosyal medyaya yansıyan gördüğümüz anda dehşete kapıldığımız “Maalesef” dedirten zorbalığın zirvesi “yüksek dozda şiddet içeren “ görüntüler beni bu hususta bir kaç kelam etmeye yöneltti .. 
Evlatlarımız  her sabah okul kapısından içeri girerken bir yanında yalnızca çantasını değil; bazen korkularını, endişelerini ve görünmeyen yaralarını da taşır. Buna sebebiyet veren ne yazık ki bazen  akademik kaygıdır, sık sık ise  akran zorbalığıdır. 

Akran zorbalığı, ne yazık ki sadece fiziksel yaralar bırakmakla kalmaz, çocukların özgüvenini, öğrenme isteğini ve sosyal gelişimini derinden sarsar. Okula gönderdiğiniz yavrunuz kendini bir bilinmezlik içinde hissedebilir. 

Peki, okullar çocuklar için gerçekten güvenli alanlar mı? Ve biz bu sessiz tehlikeye karşı yeterince farkındalık yaratabiliyor muyuz?

Zorbalık, sadece tekme-tokat atmak değildir. Dışlamak, alay etmek, tehdit etmek ya da siber zorbalık gibi dijital yollarla zarar vermek de aynı ölçüde yıkıcıdır. Bu nedenle, farkındalık yaratmak sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur.

İlk adım, eğitimle başlar. Öğrenciler zorbalığın ne olduğunu, hangi biçimlerde karşımıza çıktığını ve nasıl yardım isteyebileceklerini öğrenmelidir. Okullarda düzenlenecek seminerler, drama atölyeleri ve rol oynama etkinlikleri sayesinde çocuklar hem empati kurmayı öğrenir hem de bu davranışlara nasıl tepki vereceklerini fark ederler.

Ancak bu mücadelede yalnızca öğrencileri değil, öğretmenleri ve velileri de sürece dahil etmek gerekir. Çünkü bazen zorbalığın en büyük tanığı, bir yetişkinin duyarsız bakışları olabilir.

Görsel kampanyalar, okul panolarına asılan dikkat çekici afişler, sosyal medya paylaşımları, “Zorbalığa Hayır” temalı özel gün etkinlikleri… Tüm bunlar çocuklara, yalnız olmadıklarını ve seslerinin duyulduğunu hissettirir.

Ayrıca akran destek programlarıyla, öğrencilerin birbirlerine destek olmaları teşvik edilebilir. Okulda kurulan güvenli raporlama sistemleri sayesinde mağdurlar seslerini duyurma cesaretini bulabilir. Ve elbette olumlu davranışların ödüllendirilmesi, zorbalığın değil; empati ve saygının yaygınlaşmasına katkı sağlar.

Unutmayalım! Sessiz kalmak, zorbalığın en büyük destekçisidir. Bir çocuğun cesaretle “hayır” diyebilmesi, yanında duran bilinçli bir toplumla mümkündür.
Zorbalığa karşı birlikte durmalı, her çocuğun güvenle büyüyebileceği bir okul hayalini gerçeğe dönüştürmeliyiz.

Sevgiyle kalın…