Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Sağlık Günü vesilesiyle geçen haftalarda yapılan açıklamada; ‘’İklim değişikliği, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sağlık tehditlerinden biridir. Hava kirliliği, hastalıklar, aşırı hava olayları, zorla yerinden edilme, gıda güvensizliği ve ruh sağlığı üzerindeki baskılar zaten sağlığa zarar veriyor’’ denilmektedir. Bu açıklamanın her kelimesi önemlidir. Zira kronik hastalıkların çoğunluğu birçok faktöre bağlı olarak oluşur. Yani anne-babada bazı hastalıkların görülmesi mutlaka çocuklarında da aynı şekilde görüleceği anlamına gelmez. Çevresel faktörler, yaşam tarzı ve beslenme gibi birçok etken bir araya gelir ve o şahsın hasta olup olmayacağına dair bir yol çizilir. Bu nedenle, günümüzde çevresel sorunların en önemlilerinden iklim değişikliğinin iyi bilinmesi ve kontrol altına alınması gerekmektedir.
Yine Birleşmiş Milletler’in açıklamalarındaki veriler üzerinden iklim değişikliğini tanımlayalım. Daha sonra da iklim değişikliğinin nasıl önlenmesi gerektiğini konuşalım. ‘’İklim değişikliği, sıcaklıklarda ve iklimdeki uzun vadeli değişimleri ifade eder. 1800'lerden beri, insan faaliyetleri, öncelikle kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtların yakılması nedeniyle iklim değişikliğinin ana itici gücü olmuştur. Fosil yakıtların yakılması, Dünya'nın etrafına sarılmış bir battaniye gibi davranan, güneşin ısısını hapseden ve sıcaklıkları artıran sera gazı emisyonları üretir. İklim değişikliğine neden olan başlıca sera gazları arasında karbondioksit ve metan bulunur’’.
İklim değişikliği kavramının temelde, insanlığın yaşam tarzında, enerji kullanımında, yapılaşmasında, yakıt tercihinde ve benzeri modernizm unsurlarındaki değişimle ortaya çıktığını görüyoruz. Ortaya çıkan bazı gazlar küresel ısınmayı tetikliyor. Bu konuda en güçlü etken olan gaz karbondioksittir. İnsanların sebep olduğu karbondioksit salınımının çoğu, fosil yakıtlardan kaynaklanıyor. Petrol ve kömür gibi fosil yakıtların tüketimi, endüstriyel ve tarımsal faaliyetler sonucu karbondioksit gibi gazlar daha fazla oluşuyor. Enerji kullanımı sürecinin tüm karbondioksit üretiminin yüzde 76'sını oluşturduğu biliniyor. Dünya genelindeki elektrik, motorlu araçların yakıtları, ısınma amaçlı yakıt kullanımı hızlı bir şekilde sera etkisi oluşturan gazlar üretmeye devam ediyor. Dünyada en çok karbondioksit üretimine yol açan beş ülke; Çin, ABD, Avrupa Birliği, Hindistan ve Rusya olarak biliniyor. 2015 yılında bu ülkeler Paris’te bir araya gelerek karbondioksit salınımındaki paylarını kabullendiler ve salınımı azaltma yönünde uzlaştılar. Çin’in başlıca karbondioksit üretme ve dünyanın ısınmasına yol açma nedeni fosil yakıtlardır. Çin'de elde edilen toplam enerjinin yarısından fazlası kömürden üretiliyor. ABD’deki sorun ise sanayi sektörü, ulaşım ve motorlu araçlardaki fosil yakıt tüketiminden kaynaklanıyor. Bilimsel araştırmalarda; ‘’20.yüzyılın ortasından beri küresel sıcaklık ortalamalarında gözlenen artışın nedeni, yüzde 90’dan fazla oranda sera gazı emisyonlarındaki artıştan yani insan kaynaklıdır’’ denmektedir.
İklim değişikliği ile etkin mücadelenin yolu, iklim değişikliğinde çok büyük payı olan dünyadaki bir avuç ülkenin yenilenebilir temiz enerji kaynaklarına yönelmesi, daha fazla betonlaşmanın önlenmesi, ülkemizde ve dünyada yeşil alanların korunması ve zenginleştirilmesi, geri dönüşümün teşvik edilmesi gibi hususlardan geçmektedir. Ekosistem bir bütündür. İnsanlar kendi oluşturdukları sorunlara başka suçlu aramamalı ve sağlık için, sade bir yaşam tarzına yönelip doğal beslenmeyi gaye etmeliler.