Bölgemizin ve ülkemizin turizm potansiyelini arttırmak, misafire sunulan ürünü çeşitlendirmek için yapılan çabalar sürekli sürdürülebilir turizm kavramını gündemde tutmak sektör adına olumlu katkı vermesi açısından önemli..
Ancak sahaya indiğimizde karşımıza çıkan ana sorun yaşanabilir bir şehir olduğumuz ile ilgili endişelerin her gün artarak devam etmesi.
İnşaatların sürekli devam ettiği,
Trafik sorununun halen konuşulduğu,
Cazibe merkezi olması gereken mekanların kısır tartışmalara kurban edildiği,
Alınan ve uygulanması gereken kuralların tesislerin özelliklerine göre değil de toptancı bir yaklaşımla değerlendirilmesi sonucu küçük ve orta ölçekli işletmelerin bezdirildiği,
Konaklama tesislerinin kendilerini sürekli güncellemediği,
Misafir geri dönüşlerinin tam olarak önemsenmediği,
Kaldırımların araç işgalinden kurtulamadığı,
…….
Turizm bölgelerinin 2 adım ileri 1 adım geri sayması kaçınılmaz…
Birde bunun üzerine ülkemizde yaşanan siyasal gelişmelerin dönem dönem yurt dışındaki Türkiye algısına olumsuz yansıması ve bunun yanında Türkiye artık pahalı bir ülkemi oluyor tartışmaları..
Misafirin tatilini geçirmek için huzurlu bir bölge ve ülke seçme konusundaki hassasiyeti anlaşılabilir. Yaşanan olaylarda ekonomik profili yüksek kesimin bundan etkilenmesi kaçınılmaz..
Aslında bu ülkemiz ile her alanda işbirliği düşünen kesimler için geçerli..
Gelişmeler bu kısır döngünün devam edeceğini gösteriyor..
Her birkaç senede bir sektörün bu tip sorunları göğüslemesi gerekiyor.
Öte yandan bunlarla başa çıkmaya çalışan sektör ekonomik olarak artan yükünde ağırlığını hissetmeye devam ediyor..
Sözün kısası..
İşimiz zor…
Diğer taraftan bildiğimiz işi her şeye rağmen devam edeceğiz..