Bu hafta, kıymetli dostum Doç. Dr. Eşref Araç’ın moderatörlüğünde; tamamı Gazze’de gönüllü olarak çalışmış doktorlar olan, Uzm. Dr. Yılmaz Mertsoy, Dr. Öğr. Üyesi Taner Kamacı ve Dr. Öğr. Üyesi Shaymaa Abdullatif’in katılımıyla gerçekleştirilen ‘Gazze ve Sağlık’ Panelini dinledik. Yaşananların, anlatılanların, şahit olunanların bilinenin çok ötesinde olduğunu gördük. Bu vesileyle sizlere Gazze’de yaşananları özetlemek istiyorum. 2023 yılının Ekim ayında Gazze’de başlayan çatışmalar giderek büyüdü. Bugüne kadar yaklaşık 55 bin Filistinli hayatını kaybetti. 150 bin civarında Filistinlinin yaralandığı tahmin ediliyor. 2 milyon civarında Filistinli evlerini terk etmek zorunda kaldı. Düzenli bir kamp ve benzeri güvenli alan bulamadılar. Göçebe olarak ve abluka altında yaşam savaşı veriyorlar. Çatışmalar nizami bir savaş olmaktan çok uzaktadır. Sivillerin, sağlık görevlilerinin, basın mensuplarının, çocukların, bebeklerin, kadınların, yaşlıların her gün hayatlarını kaybettikleri bir vahşet ortaya çıkmıştır. Hayatını kaybeden veya yaralanan Filistinlilerin çok büyük bir kısmı eli silah tutamayan ve kendini savunamayanlardan oluşuyor. Gazze’deki hastanelerin hemen hemen tamamı isabet aldı. 2025 yılı mayıs ayına kadar giderek artan biçimde insani yardıma, sağlık hizmetlerine, ilaca, tedaviye, gıdaya, barınmaya yani en temel insan haklarına ulaşmak giderek zorlaştı. Açlık, salgın hastalıklar, tedavi kısıtlılığı gibi sebepler bombalar ve silahlar kadar can almaya başladı. Dünyanın petrol merkezinin tam ortasında, petrol denizinin içinde, Gazze’de yakıt olmadığı için çalışamayan jeneratörler sebebiyle Dünya Prematüre (Erken doğan bebekler) Gününde, kuvözlerde bebekler can verdi. 21. Yüzyılda, canlı yayında bir soykırım gerçekleşiyor.
Savaşın başında İsrail, Gazze Şeridi'ni tamamen kuşattı. Bu abluka, milyonlarca insanı yakıt, yiyecek, su, ilaç ve temel sağlık malzemelerinden mahrum bıraktı. Gazze halkı, aylarca süren susuzlukla, açlıkla ve ilaçsızlıkla baş başa kaldı. Elektrik neredeyse tamamen kesildi; bu, sadece ışıkların sönmesi değil, hastanelerin karanlığa gömülmesi, atık suların taşması ve insanların içebileceği temiz suyun akmaması anlamına geliyordu. Bütün bu koşullar, bölgede salgın hastalıkların hızla yayılmasına yol açtı. İsrail’in aralıksız hava saldırıları, Gazze’nin zaten kırılgan olan altyapısını yerle bir etti, halkın çektiği acıyı kat kat artırdı. 2023 yılında İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsrail’in Gazze’de suya ve gıdaya erişimi bilinçli olarak engellediğini, açlığı bir savaş silahına dönüştürdüğünü ortaya koydu. 2024 yılında BM uzmanları İsrail'i "Gazze'nin gıda sistemini tahrip etmek ve gıdayı Filistin halkına karşı bir silah olarak kullanmakla" suçladı. Gazze Sağlık Bakanlığı, savaşın daha ilk ayında 4.000’den fazla çocuğun hayatını kaybettiğini açıkladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in ifadesiyle, Gazze artık "çocuklar için bir mezarlık" olmuştu. UNRWA komiseri Philippe Lazzarini, yaşanan felaketin boyutunu "tüyler ürpertici" sözleriyle tarif etti. 2025 yılı başında UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, "Gazze'deki çocuklar için yeni yıl, saldırılar, yoksunluk ve soğuğa maruz kalmanın artması nedeniyle daha fazla ölüm ve acı getirdi," dedi. UNICEF, Gazze'deki bir milyon çocuğun tamamının ruh sağlığı ve psikososyal desteğe ihtiyaç duyduğunu tahmin ediyor. Filistin’e çok acil olarak her türlü insani yardımın ulaşması için devletler ve uluslararası otoriteler gereken somut adımları atmalıdırlar. 
2023 yılında aşağıdaki satırları yazmıştım. Bu satırlar halen güncelliğini koruyor: Filistin'deki mazlumların durumu için çaresizlik hissine kapılmayalım. Aslında yapabileceğimiz çok şey var. Gücümüz nispetinde yardım gönderebiliriz. Kalpten dua edebiliriz. Yardım eden kuruluşların faaliyetlerinde gönüllü çalışabiliriz. Daima yerli malı, içeriğini ve firmasını bildiğimiz ürünleri tercih edebiliriz. Böylelikle hem zalimlere destek olmaz hem de milli ekonomimizi güçlendiririz. İşimizi en iyi şekilde yapıp, alanımızda en iyi olmak için çalışırız. Böylelikle söylediklerimizin tesiri olur. Kamuoyu oluşturmak için çalışırız. Zulmü dünya ile paylaşırız. Önce elimizden gelen her türlü gayreti gösterir sonra dua ederiz. Çaresiz değiliz. Çare sizsiniz. Çare biziz. Hepimiz elimizden geleni yapınca çare Allah'tan gelecektir.