Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2019 yılında kurduğu Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), bürokratik yapının hantallığını kıran önemli bir model olarak öne çıkıyor. Üyelerinin sadece bir dönem görev yapmasına izin veren ve bu sayede "koltukta çakılı kalma" kültürünü de reddeden bu yapı, diğer bakanlıklara da örnek teşkil edebilmeli.
Artık mevcut sistem, her bakanlığın kendi alanında nabız tutmasını zorunlu kılıyor. Bürokratik kanalların yavaşlığı, sorunları ast-üst ilişkisinden dolayı yeterince izah edeme izah etse dahi çözüm noktasında ısrar edememesi nedeniyle tabanda yaşanan bir sorun çözüme kavuşmakta gecikiyor. Ya da çözüm makamına ulaştığında, makam ikna olduğunda ya gündem değişmiş oluyor ya da etkisini çoktan kaybetmiş oluyor. Bu kopukluğu ortadan kaldırmanın yolu, TGA benzeri kurulların her bakanlığın hatta yerel yönetimlerin dahi bünyesinde kurulmasından geçiyor.
Tarım, ulaştırma, çevre, spor, sağlık, çalışma, sanayi, ticaret, enerji, adalet ve aile gibi alanlarda; sorunları yaşayan çiftçiler, sağlık çalışanları, sürücüler, esnaflar, çevreciler ve hatta muhalif görüşlü kişiler bakanlarla koordineli çalışacak bu kurullarda yer almalı. Halcinin, tüccarın, üreticinin dertlerini doğrudan anlatabileceği; hastanın, doktorun, öğrencinin, vatandaşın sözünün kıymet bulacağı yapılar oluşturulmalı ve bu yapılar zorlayıcı davranmalı.
Bu kurulla; sadece vitrinlik, objektife poz vermelik toplantılarla sınırlı kalıp ‘emredersiniz’ demekten ari olabilmeli. Sahadan gelen veriler, sorunlar ve çözüm önerileri doğrudan ilgili bakanın temsilcisi zaman zaman kendisi ile de belirli aralıklarla paylaşılabilmeli. "Ajans", "kurul", "danışma/karar meclisi" ya da her ne ad verilirse verilsin, bu yapılar gerçek anlamda çözüm üretici mekanizmalara dönüşmeli.
Bugün bir tarım politikası hazırlanırken çiftçinin sesi duyulmuyorsa, çevresel bir projede halkın kaygısı yok sayılıyorsa, ulaştırma yatırımı yapılırken şoför memnuniyeti ölçülmüyorsa, o zaman kararlar eksik kalıyor demektir. ÇED raporu “gerekli değil” denildiğinde gerçekten ihtiyaç olmadığına kim karar veriyor, açılması hedeflenen maden tesislerin çevresinde yaşayan insanların göz ardı edildiği bir sistemden çıkılmalı aksi halde kamuoyunda güven sorunu sürer. Oysa şeffaf, katılımcı ve sahadan beslenen bir yapı bu kaygıyı güven sorunu da azaltır.
TGA’nın formatı, Türkiye'nin tüm kamu yönetimi sistemine ilham verecek bir yapı olarak rol model kabul edilebilir. Cesurca davranıp uygulamayı ortaya koyabilecek kurumlar, yerel yönetimler sorun olmadan çözümü üretebilecek iradeye sahip olur.
Odalar ve üst birlikler kendi çalışmalarını elbette sürdürsün, kent konseyleri tavsiye kararlarını açıklasın. Ancak doğrudan vatandaşla temas eden, sektör temsilcilerinin doğrudan bakanlarla diyalog kurabildiği, çözüm odaklı, dinamik yapılar kurulmadıkça, Türkiye’nin kalkınmasına set olacak, halkın refaha kavuşmasına sekte vuracak, şeffaf katılımcı yönetim anlayışını lafta bırakan tüm bu kronik sorunlarının çözümünde istenen mesafe alınabilmesi için kurumlar kendini revize etmekten kaçınmamalı, çünkü nihai mühür hala kendilerinde olacak.